“Bir Adalet Feryadı” (Aras Yayıncılık) kitabıyla yakın tarihimize farklı bir yolculuk yaptım. Bu topraklarda yaşamış beş İstanbullu kadının feryadıydı bu kitap. İki genç akademisyen, Lerna Ekmekçioğlu ve Melissa Bilal önemli bir tarihi çalışmaya imza atmışlardı.
Bu beş kadın hakları savunucusu kadın, 1862 ile 1933 yıllan arasında yaşamışlardı. Bilal ve Ekmekçioğlu ise onlar öldükten yıllar sonra doğmuşlar. Zabel Yesayan’ın yaşamı üzerine yapılmış bir araştırmayı, ünlü “Ermeni Konferansı”nda Elif Şafak’tan dinlemiş ve çok etkilenmiştik.
Elbis Gesaratsyan 1830 yılında İstanbul’da doğmuş, 1911 yılında Kahire’de yaşama veda etmişti. Ölümünün üzerinden neredeyse 100 yıl geçmiş bu kadından acaba neler kalmıştı? Kitapta “Eğitim sever Ermeni Kadınlara Mektuplar” yer alıyordu. İlk Ermenice kadın dergisi Gitar’ı 1862–1863 yıllarında yayımlamıştı. Ancak yedi sayı yayımlanabilen bu dergide Gesaratsyan, kadınların toplum hayatına karışmalarını, eğitim görmelerini istiyor, böylece aile içindeki görevlerini de daha iyi yerine getireceklerini savunuyordu.
“Sevgili kız kardeşim” başlıklı mektuplarının birinde “Bizim cinsimize neden zayıflık yakıştırılır” sorusuna cevap arıyordu. “Neden kadının meşru özgürlüğü elinden alınıp, Amerika’daki siyahlar ve beyazlar arasındaki ayrım gibi, erkek ve kadın cinsi arasında büyük bir ayrım süregelmiş, böylece kadın cinsi bütün yeteneklerinden mahrum kalarak eli kolu bağlanmış ve zavallı bir konuma itilmiştir?”
1879 yılında İstanbul’da dile getirilen bu sözlerin üzerinden 127 yıl geçmiş. Hala güncelliğini koruyan bu düşüncelerin yeniden gün yüzüne çıkmasının, ülkemizin tarihini anlamak, kadın mücadelesinin geçmişini anlamak bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.
İkinci Ermeni kadın feminist Sırpuhi Düsap (1841–1901) bütün ömrünü İstanbul’da geçirmişti. Düsap varlıklı bir ailenin kızıydı. Kadının kurtuluşu sorununu, Ermeni edebiyatında ilk kez, 1880’den itibaren yayımladığı üç makaleyle gündeme getirdi. 1883’te ilk romanı Mayda yayımlandı. Bu romanla, kadının erkeğe olan ekonomik bağımlılığını irdeledi, bunun psikolojik ve toplumsal etkilerini ortaya çıkarıp çözüm üretmeye çalıştı.
Kimi erkek eleştirmenler bu romandan hoşlanmadılar. Ondan biraz daha genç olan ve 1943’te Sibirya’da sürgünde yaşamını yitiren Zabel Yesayan, Düsap’ı ziyaret etmiş ve onun söylediklerini şöyle aktarmıştı: “Bayan Düsap, edebiyat dünyasına atılmaya aday olduğumu duyduğunda, bu yolda kadınları defne yapraklı taçların değil, dikenlerin beklediği konusunda beni uyardı. Bizim gerçekliğimizde, bir kadının ortaya çıkıp kendisine bir yer edinmek istemesine tahammül edilmediğini, bunu aşabilmek için, vasatın çok üzerine çıkmak gerektiğini söyledi ve ekledi:
Bir erkek vasat bir yazar olabilir, ama bir kadın asla!..”
Asadur da 1863 yılında İstanbul’da doğmuş ve 1934 yılında İstanbul’da yaşamını yitirmişti. Bir kadın aktivistti. Ermeni kızlarının eğitimi için örgütler kurdu, öğretmenlik yaptı, kitaplar yazdı. Aynı zamanda şair ve öykücüydü.
1899 yılındaki bir yazısında şunları söylüyordu: “Bir şeyi anlamadan önce yargılamayı alışkanlık edinen toplumlar için yeni kadın, geleceği karanlık, doğru yoldan sapmış, asi, gözden düşmüş, birtakım hayali haklar peşinde koşup şan şöhretle kendine bir yer edinmeye çalışan kişidir doğanın kendisine bahşettiği haklara ve sorumluluklara layık olmadığından, onları inkâr edip erkek olmak isteyen biri! O, tek kelimeyle bir zevzek, aykırı bir mahluktur bu yüzden de saygın ailelerden dışlanır… “
Zabel Yesayan, 1878’de İstanbul’da doğmuş, 1943’te Sibirya’da meçhul bir yerde kaybolmuştur. Tehcirden kurtulmuş, Stalin’in zulmünden kaçamamıştır. Bir roman gibi geçen hayatı çarpıcı öykülerle doludur. Onun başına gelenlerin nedeni şöyle anlatılır kitapta: “…Döneminin alışıldık kalıplarının dışındaki bir yaşam biçimini seçmiş olması, ardında müthiş bir edebi miras bırakması ve birçok farklı alandaki toplumsal ve siyasi etkinliğidir.”
Kitaptaki beşinci kadın Hayganuş Mark (1885–1966) Ermeni Kadın (Hay Gin) adlı dergiyi 1919’dan 1933 yılına kadar aralıksız yayımladı. Türkiye kadın hareketinin en uzun soluklu dergisini çıkarıp yönetti.
“Osmanlı’dan Türkiye’ye Beş Ermeni Feminist Yazar” önemli bir araştırma. Yakın tarihimizi bir başka boyuttan anlamak için dikkate değer bir çalışma…