Amerika’da yaşayan Türkiyeli Ermeni Osep Tokat’ın uzun araştırmalar sonucu yazdığı Ermeni Gümüş Ustaları adlı kitap, Anadolu’da yok olup giden gümüş işçiliğine ve onlara hayat veren ustalara ışık tutuyor.
Genç bir kızın, nişanlısına hediye ettiği, üstünde ona yazdığı ilk mektubun tarihinin de olduğu, zarf şeklinde bir sigara tabakası… Gelin adayına verilecek nişan yüzüğünün koyulduğu minyatür çantalar, şekerlikler, kadehler, kemerler, yüksükler, mühürler… Hepsi birbirinden zarif, ince bir işçiliğin, birikimin, ustalığın ve tarihin izlerini taşıyan gümüş objeler bunlar. Tarihin izlerini taşıyor, çünkü artık bunları yapan ustaların sayısı neredeyse bir elin parmakları kadar az. Ve geçmişteki ustalar hakkında da elimizde çok az bilgi var. Gümüşe ve tarihe olan merakı yüzünden gençlik yıllarında başladığı araştırmalarını, müze, kütüphane ve arşivlerde devam ettiren Osep Tokat’ın hazırladığı Ermeni Gümüş Ustaları adlı büyük boy kitap, Anadolu’da yüzyıllarca öncesine uzanan bir zanaat geleneğine, gümüş işçiliğine ışık tutuyor. Türkçe ve İngilizce olarak Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan kitabın ilk baskısı, 2005’te Ermenice-İngilizce olarak Erivan’da yapılmış. Kitapta 330 gümüş eşya fotoğrafı, 105 resim, gravür ve tablo, 200’ü aşkın gümüş ustasının mührüyle birlikte yaklaşık 750 görsel malzeme yer alıyor. Osep Tokat kitapta, Ermeni halkının ve gümüş sanatı için çok önemli bir merkez olan Van’ın kısa bir tarihine, demografik yapısını da ele alıyor. Van’ın yanı sıra İstanbul, Kayseri, İzmir, İzmit, Trabzon, Erzurum ve Diyarbakır’ın gümüş işçiliğindeki önemi de anlatılıyor. Fotoğraflardan anlaşıldığına göre gümüş işçiliği uzun yıllar nişan ve düğün gibi önemli olaylarda, yüzükler, bileklikler, gerdanlıklarda takı olarak çok kullanılmış. Ayrıca yiyecek kabı, kamçı, şemsiye sapı, parfüm kutusu, sigara ağızlığı, çay süzgeci, enfiye kutusu, muskalık, tarak, gözlük kabı, yumurtalık gibi günlük yaşantıya dair akla gelebilecek her türlü gümüş eşya yapılmış. Genellikle babadan oğula geçen bir meslek olan gümüş işçiliği, çeşitli atölyelerde verilen eğitimlerle de usta-çırak ilişkisi içinde Anadolu’nun her yerine yayılmış. 19. yüzyılın sonunda, özellikle de 1915’ten sonra hayatta kalanlar ise dünyanın çeşitli yerlerine göç etmiş. Osep Tokat, Bingöl’ün Kiğı ilçesinin Cermag Köyü’nde doğmuş. Yedi yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşmiş, üniversitede iktisat eğitimi almış. 1986’da eşi ve iki çocuğuyla birlikte Amerika’da Los Angeles’a yerleşen Tokat, gümüş işçiliği hakkında böylesine geniş kapsamlı bir araştırma yapmasındaki asıl amacının, yüzyıllarca birlikte yaşamalarına rağmen Ermeni halkını tanımayan, hatta önyargıyla yaklaşanlara onları daha yakından tanıtmak olduğunu söylüyor.
USTALARI TEK TEK ZİYARET ETMİŞ
Tokat, gümüş işçiliği denildiği zaman akla ilk olarak Van’ın gelmesinin nedenini de şöyle açıklıyor: “Gümüş işçiliği Romalılardan Bizans’a geçmiş. Ayasofya Camisi’nin mihberinin bir bölümünde de savat işçiliği var. Gümüş işçiliği üzerine çalışmaya başladığımda, aklıma ilk olarak Ermeni gümüş işçiliği mirasında çok özel bir yeri olan Van şehri geldi. Vanlılar nedense bu işin üstüne çok düşmüş. Gümüş işçiliği, çok sabır isteyen, çok uzun süren bir iş. Bence dağlık bir bölgede, kışlar uzun, aylarca kar var. Bu adamlar ne yapacak? Gümüşe yoğunlaşmışlar. Bir tabaka için iki-üç ay çalışmaları lazım. Bazen Vanlı ustalar, Bitlis’te de çalışmış. Bunu da bazı eşyaların üstünde iki ayrı şehrin damgasını görünce anlıyorsunuz. Bazı eşyaların üzerinde de iki ayrı ustanın damgası var. Demek ki biri oymasını, biri de savatını yapmış.” Bugün sayıları giderek azalan Ermeni gümüş ustaları, artık İstanbul’da Kapalıçarşı çevresinde sanatlarını yaşatmaya devam ediyor. Tokat, kitabı için tek tek bu ustaları ziyaret ederek, onların anlattığı hikâyeleri de dinlemeye özen göstermiş: “Gümüş zanaatkârlarının hayatlarıyla ilgili hemen hiçbir şey bilmediğimiz anlaşılıyor. Bize ulaşan objelerin üzerindeki Ermeni ya da Arap harfleriyle yazılmış Ermenice, Gürcüce ve Rusca imzalardı. Olağanüstü eserler yaratan bu alçakgönüllü ustalar çoğu zaman yarattıkları işlere sadece adlarının baş harfini kazımakla yetinmiş. Bazıları onu bile yapmamış. Bu yüzden İstanbul’un son kuyumcularına hüzünle yaklaştım. Çünkü maalesef bu sanatın geleceğinin pek parlak olacağını da düşünmüyorum. Çünkü savatın rengini tutturamıyorlar.”
ATLAS’IN KÜRESİ
Kitapta yer verilen, Yunan mitolojisindeki Atlas’ın sırtında taşıdığı gümüş küre fotoğrafı, hem zaman bilimi hem mitoloji hem de gümüş işçiliğini sergilemesi açısından önemli bir örnek. 1890’lı yıllarda Van’da Kevork Kuyumcubaşyan tarafından yapılmış. Kürenin tepesinde günün tarihini, saatini, ay takvimini, gece, gündüz uzunluğunu gösteren bir de disk var. Bu fotoğraf Erivan Üniversitesi’nden alınmış.
KOMŞULAR DOST OLMALI
Kitabın yazarı Osep Tokat, “Bazı kaynaklarda Anadolu’daki gümüş işçiliğinin tarihiyle ilgili bölümlerde ustaların Arap olduğunun yazıldığını görünce insanlara doğru bilgi vermek istedim,” diyor ve ekliyor: “Beraber yaşayan insanların dost olması lazım. Aynı apartmandaki komşunuzla kavgalı yaşayamazsınız. Komşunuzla ilgili size sadece kötü tarafları anlatılmışsa, nasıl dostluk kuracaksınız? Benim bu kitabı hazırlamaktaki en büyük arzum, bu dostluğa destek olmak. Los Angeles’ta mermer işi yapıyorum. Beraber çalışmak için birini ararken bir Afyonlu’yu buldum ve yıllardır birlikte çalışıyoruz. İnsanların yanlış yönlendirilmesine, önyargılara mani olmak lazım.”