İttifakın Perde Arkası

İttifakın Perde Arkası
Radikal Gazetesi
Ayşe Hür
23.09.2005

Avagyan ve Minassian kitapta, Taşnak ve Hınçak partilerinin İttihat ve Terakki ile olan inişli çıkışlı ilişkileri üzerinde duruyor ve bu konuyu derinlemesine irdeliyor

 

19. yüzyılın son çeyreği ile 1915 Ermeni Tehciri arasındaki süreç Ermenilerin Osmanlı devletiyle ilişkilerinin en çok merak edilen ve tartışılan dönemi. Bugüne kadar en çok, Ermenilerin devlete ihanet ettiği yolundaki iddialar ve bunlara verilen korkunç cevaba ne ad verileceği tartışıldı. Ermeniler ve İttihat ve Terakki-İşbirliğinden Çatışmaya adlı iki yazarlı kitap ise işlerin nasıl bu noktaya geldiği sorusuna cevap arıyor. Editörlüğünü Rober Koptaş’ın yaptığı kitap, küçük bir fotoğraf ve belge arşivi ile desteklenmiş. Yazıya ayrılan yer bir kitap eleştirisi açısından yetersiz olduğu için tanıtım yazısıyla yetinmek zorunda kalışım umarım anlayışla karşılanır.

 

Yazarlardan Arsen Avagyan’ın ‘İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Ermeni Siyasi Partileri Arasındaki İlişkiler’ başlıklı doktora tezinde, Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Osmanlı devletinde yasal olarak faaliyet göstermeye başlayan Devrimci Hınçak Partisi (1909’dan sonra Sosyal Demokrat Hınçak), Taşnaksutyun (Ermeni Devrimci Federasyonu-EDF), Veregazmyal Hınçak Partisi ve Anayasal Ramgavar Partisi’nin tarihçeleri ile, bu partilerin liberal Prens Sabahaddinciler ve İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) başta olmak üzere dönemin siyasal aktörleri ile ilişkileri inceleniyor. Klasik ve modern Türk, Ermeni ve Rus yazarların eserlerinin yanı sıra Hınçak partisinin önemli isimlerinden Isdepan Sabah-Gülyan’ın ve Anayasal Ramgavar partisinden Ardag Tarpinyan’ın anılarından yararlanan yazarın, Gürcistan Merkez Tarih Arşivi, Rusya Devlet Askeri Tarih Arşivi, Rusya İmparatorluğu Dış Siyaseti Arşivi gibi epey uzak olduğumuz kaynaklardan yararlanması yazının değerini arttırıyor.

 

Bölünmüşlük Ermenileri zayıflattı
Avagyan, Ermeni partilerinin toplumsal ve etnik sorunları imparatorluk içinde kalarak çözme konusunda önemli bir gayret içinde olduklarını düşündüren yazısında, Taşnaksutyun’un ve İTC’nin bu ittifaktan ne umduğu, başta Hınçak Partisi olmak üzere diğer kesimlerin itirazlarının nerelerden kaynaklandığı sorusuna cevap arıyor. İTC’nin devrime giden yolda halk desteğine sahip olmadığı için, Balkanlarda Makedonsko Odrinska Cemiyeti, Doğu’da ise Taşnaksutyun’la ittifak kurmak zorunda kaldığını ileri süren yazar, 27-29 Aralık 1907’de Paris’te yapılan İTC kongresinde Ermeni Malumyan, Prens Sabahaddin ve Ahmet Rıza’nın başkanlık yaptığı oturumlarda bu ittifakın nasıl doğduğunu, Kanuni Esasi’nin ilanında Taşnaksutyuncuların rollerini, 1908 Devrimi ile Doğu’da toplumsal ve ekonomik hayat hızla iyileşirken, Ermeniler, Türkler ve Kürtler arasındaki ilişkilerin nasıl karmaşık bir hâl aldığını belgelere dayanarak anlatıyor. Avagyan’a göre, İTC ile Taşnaksutyun arasındaki flörtün olumlu sonuçları görüldükçe, İTC yerini sağlamlaştırırken Taşnaksutyun’un Ermeni halkı arasındaki prestijini arttı ancak bu durum başta Patrikhane ve Hınçaklar olmak üzere, toplumun diğer kesimleri ile ilişkilerin bozulmasına neden olmuştu. Yazara göre bu bölünmüşlük Ermeni toplumunun öz savunmasını zayıflattı ve ileriki yıllarda yaşanan kötü olayları adeta davet etti.

 

İkinci yazar Gaidz F. Minassian’ın ‘Birinci Dünya Savaşı Öncesinde İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Ermeni Devrimci Federasyonu Arasındaki İlişkiler’ başlıklı makalesi, bazı bölümlerini tek kaynağa dayandırması ve belli belirsiz EDF (yazar Taşnaksutyun yerine EDF demeyi tercih ediyor) yanlısı yorumları yüzünden eleştirilebilirse de (bu tutum Avagyan’ın da belli belirsiz İTC’yi haklı bulan tavrı ile birleşince adalet adına iyi bir işlev görüyor) bugüne dek pek günışığına çıkmamış olan EDF kaynaklarını kullandığı için önemli bir yazı. Yazar, ağırlıklı olarak EDF’nin ılımlı kanadından Vahan Papazyan ve Mikayel Varantyan’ın radikal kanadından Rupen Ter Minasyan ve Karekin Pastırmacıyan’ın (Armen Garo) anılarına EDF’nin yayın organı Troşag ‘a ve bazı Ermenice tarihçelere dayanarak kaleme aldığı yazısında her iki partinin de, modernleşme süreci içinde kimlik krizleri geçiren toplumlarda yeşeren, belli bir olgunluğa erişmiş hareketler olmalarına karşın, gizlilikten geldikleri için rejimi dönüştürmeyi başaramadıklarını söyleyerek barışın ıskalanmasının suçunu iki tarafa paylaştırıyor. Bu noktada, Minassian, İTC’yi hem mason locası, hem komitacı çetesi, hem devrimci örgüt, hem de modern anlamda bir parti olarak tanımlayarak, İTC’yi parti olarak nitelemenin 1915 tehcirini anlamlandırma açısından yanıltıcı olacağını düşünen Avagyan’dan ayrılıyor. Ancak her iki yazarın ne İTC’yi ne de Ermeni partilerini ideolojik ve kurumsal anlamda yeterince analiz etmedikleri görülüyor.
Yazarlara göre Abdülhamid’in otokratik yönetimine karşı ittifakla işe başlayan iki parti arasındaki ilk kopuş 1908 devriminden sonra İTC’nin Abdülhamid’in hallinden vazgeçmesi ile başladı, 1909 Adana Olayları’nda İTC’nin şaibeli rolü ile devam etti, ardından 1912’ın meşhur Sopalı Seçimleri’nde İTC’nin bütün sözlerinden dönmesi ile derinleşti. Bu süreç içinde onbinlerce Ermeni’nin hayatını kaybettiği, mal ve mülkünü Kürtlere ve Türklere kaptırdığı 1894-95 Sasun ve Urfa Olaylarının zararlarının tazmin edilmemesinin, siyasi, idari ve hukuki reformların yapılmamasının, Ermeni tarafında yarattığı hayal kırıklığı özellikle Minassian’in makalesinde oldukça ayrıntılı biçimde ele alınmış.

 

Kirkor Zohrap’ın yorumu
Bütün olumsuzluklara rağmen bu ilişkiler öylesine girift hâl almış olmalıdır ki, binlerce Ermeninin yaşamını kaybettiği 1909 tarihli Adana Olayları tabiri caizse taraflar arasındaki balayına nokta koyduğu halde, 1909 yılının Mayıs ve Ağustos ayları arasında 158 kanun ve tasarı İTC ve Taşnakçıların ittifakıyla meclisten geçmiştir. Bu aymazlık, Avagyan’ın ima ettiği gibi Taşnaksutyun’un oportünizme düşmesi mi demektir, yoksa Minassian’ın dediği gibi Taşnaksutyun Meşrutiyet’e fazla mı bel bağlamıştır bilinmez ama en doğru yorumu ılımlı mebus Kirkor Zohrap yapmış gibi görünmektedir: “İslam unsuru yüzlerce yıla dayanan ülkeyi kendisinin yönettiği kanaatini kolayca bırakamaz. Bu alışkanlığın değişmesi için zamana ve çok çalışmaya ihtiyaç var… Hem işbirliği yapabileceğimiz daha liberal bir parti var mıdır? Ahrar ve Mutedil Hürriyetperveran partilerinin yönetimleri dinci ve gerici unsurlarla dolup taşmaktadır. Üstelik unutmayalım ki İTC iktidardadır. Eğer düşüncelerimiz bizi onlara itmiyorsa, çıkarlarımız bunu zorluyor. Siyasette, yalnız duygularla ilerlenmez.” Siyasi yaşamı tarafları uzlaştırmakla geçen Kirkor Zohrap’ın 21 Mayıs 1915’de önce Adana’ya, sonra da Halep’e doğru yola çıkarılıp, yolda başı bir kayayla parçalanarak öldürülmesine kitapta değinilmeden geçilmesi ise yazarların 1915 Tehciri ile ilgili tek bir laf etmeme kararlılığının kanıtı gibidir.

 

Yazarların bir diğer tezi de İTC ile muhalifi Hürriyet ve İtilaf Fırkası (HİF) arasında ciddi bir ideolojik fark olmadığı gibi, çoğu zaman EDF’den daha uzlaşmaz bir tutum takınan Hınçakçıların EDF’ye muhalefetlerinin ideolojik olmaktan ziyade kişisel nefret ve çekişmeye dayalı olduğu yönünde. (Avagyan, dönemin etkisiz aktörü, Anayasal Ramgavar Partisi’ni bu açıdan farklı yere koyuyor.) Bu durumun, Ermeni siyasal kültürünün bir sonucu mu yoksa İTC’nin ve egemen Turk unsurunun izlediği böl-yönet politikalarının bir sonucu olduğu meselesi kitapta yeterince incelenmemiş ne yazık ki.

 

Tartışmayın, olan biteni anlayın
Minassian’ın makalesinin son bölümünde, Avagyan’ın tamamen ihmal ettiği bir konuya, Rusya’nın gerek Çarlık siyasetleri gerekse sosyalist ideoloji bağlamında Ermeni milliyetçi hareketine etkileri konusunda ipuçları var ama bu alanın hâlâ yazarını beklediği görülüyor. Panslavizm ile Pan Türkizm gibi güçlü iki akım arasında sıkışıp kalan Taşnaksutyun’un, İTC ile 1914 yılında yürüttüğü yoğun pazarlıkların son derece ayrıntılı dökümü ise meraklılarını tatmin edecek düzeyde. Bunlara bakılırsa, radikal kanattan Armen Garo’nun itiraf ettiği gibi, 1909’dan itibaren Osmanlı imparatorluğunun gerçeklerini iyi bilmeyen Rusya’lı ve Kafkasyalı devrimci kadrolar parti politikalarını giderek sertleştirirken, Taşnaksutyun’un yönetici kadrolarının alınan dönemeçleri yorumlamakta, siyaseti ve toplumu dönüştürücü politakalar üretmekte başarısız olmuşlar. İTC’nin kabahatlerini tesbit etmek de bizlere düşüyor.

 

1914’e gelindiğinde iyi bir sınav vermeyen ittifak artık kimseye umut vermemektedir. İTC’nin iktidarı, artık Taşnaksutyun payandası olmadan elinde tutabileceğine inanması Taşnaksutyun’un ise uluslararası güçler dengesinin Ermeniler açısından gayet elverişli olduğuna dair aşırı iyimserliği, 1914’ün sonlarında iplerin kopmasına neden olacaktır. Hınçaklar ise zaten epeydir silahlı mücadelenin hazırlığı içindedirler. İTC’nin Ermenilere reva gördüğü ceza, bu hataların bedeli olamayacak kadar korkunçtur ama iki yazarın 1915 Tehciri’ni tartışmak yerine, olan biteni anlamak için tarihe soğukkanlılıkla nasıl bakılabilir konusunda güzel bir örnek sunmakla yetinmeleri şu günlerde sıcak tartışmaların eşiğinde olan taraflara önemli bir mesaj gibi görünüyor. Umarız bu mesaj yerine ulaşır.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.