Batı Ermenicesinin en büyük ozanı Zahrad 1924 İstanbul doğumlu, İstanbul’da ve Kınalı’da yaşıyor, İstanbul’un yaşayan en büyük ozanı avnı zamanda… Kendi yaşamına şöyle bakar:
“Nişantaşı’nda! Hacı Levon’un evinde/ 1924’ün 10 Mayıs’ında/ Bir Cumartesi günü dünyaya geldim gündüzdü-/ Kuşkusuz sezdim/ beni nasıl bir hayatını beklediğini! Reddettim vaşamavı -nefes almadım-/ Oradaydı büyük teyzem Verkinia/ Bir sıcak bir soğuk suya/ soktu beni! -(Sıcak soğuk nedir doğar doğmaz bildim)-I iki üç yıl sonra babam öldü veremden.”
İlk şiirini 1943 yılında Jamanak Gazetesi’nde yayınladı, ilk kitabı “Büyük Şehir” ise 1963’te okurlarına ulaştı.
Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktav Rifat’ın “Garip” ekolünün, Ermeni şiirindeki başarılı ama taklit olmayan, hatta bu ekolü daha da zenginleştiren bir yansımasıdır Zahrad’ın şiiri.
Zaman zaman onun şiirinde Japon “Hai-ku” şiir geleneğinin tadını da bulursunuz.
Onun şiirleri 27 dilde yayınlandı, ama Türkçe seçkisinin, Cevat Çapan’ın yönettiği, en kaliteli şiir yayıncılık örneklerinden biri olan İyi Şeyler Yayıncılık tarafından yayınlanması için ise 33 yıl beklemek gerekti, bu İstanbullu şairle buluşmak için.
Onun daha geniş bir seçkisini, “Yapracığı Gören Balık”ı, 2002 Aralığında, Ohannes Şaşkal’ın usta çevirisiyle yayınlamış olmam ve İstanbul Kitap Fuarı’nda onunla birlikte bir toplantı düzenlemiş olmam, en onur duyduğum olaylardan biridir.
Aras Yayıncılık, geçtiğimiz hafta onun Ermenice toplu şiirlerini yayınladı, tam bir anıt eser, yaklaşık bin sayfa: “Panasgeğdzutyunner I-II”… Dostum, Aras’ın en kök söktüren editörü, 30 yıllık dostluğundan onur duyduğum Ardaşes Margosyan bu zor işi başardı…
Mütevazi bir buluşma ile Aras’ın bürosunda, sıcak bir biçimde dostlar arasında kutlandı bu “magnum opus” un gelişi, ya da “magnum vitae”nin…
Ardaşes onun şiirlerini Ermenice, Türkçe ve İngilizce olarak üç dilde okudu. Dostları kısa ama özlü konuşmalar yaptılar içinde yakınlarda yitirdiğimiz bilge dostum Kirkor Kolukısayan’ ın ona ithafen 10 Mayıs 2004’te yazdığı kısa şiiri okumak isterdim, ama yanımda yoktu…
Eve gider gitmez buldum, güncemin sayfaları arasında…
Şimdi onu sizlerle bölüşmek istiyorum:
BENZEYİŞLER
Zahrad’a
Mercan’da,
İkimiz de
Kedi besliyor
İkimiz de
Zincir yapıyorduk
Ama, sonra
O
Şiirde
Ben
Sınıfta kaldım.
Kirkor Kolukısayan
Duru, özlü, abartılı sözcük ve imgeler arasında bölünmemiş, bilgece bir şiiri vardır Zahrad’ın, ama aynı zamanda ince bir humor ile doludur ve bazen de yaramaz bir çocuktur O. Ardaş’ın kitabın gelişini kutlarken, okuduğu şiiri sizle bölüşmek isterim. Bu şiiri İngilizceye Agop Hacikyan çevirmiş: (Robert Kolej’den Cevat Çapan’ın ve Moris Farhi’nin sınıf arakadaşı olan Agop Hacikyan’ın, Jean Yves Soucy ile birlikte kaleme aldığı, “Güneş O Yaz Hiç Doğmadı” adlı kitabının kısa bir süre önce Pencere Yayınları tarafından yayınlanmış olduğunu bu arada size hatırlatmak isterim. Bu kitap 1915 Tehciri ile ilgili yazılmış, en başarılı ve en dengeli romanlar arasında anılıyor).
“Ağaca bakar-görmez ağacı-kendini görür
Yola bakar-görmez yolu-kendini görür
Yukarı bakar-yıldızlar var gökyüzünde
Görmez-Kendini görür
Ve aynaya bakar-görmez kendini
Selam verir.”
“Zahrad’ın şiirlerini okumaz, içersiniz … ” diyor Pakize Barışta, onun şiiriyle bu kadar geç tanıştığı için yakınırken. Onun gözde şiiri ise şöyle: “Dört koyundular/ İlkini kestiler önce/ İkincisini haklarlarken tam/ Kaçmayı denedi üçüncüsü! On metre gitti gitmedi/ Enselediler/ Ben o üçüncüsünün etinden yedim/Yaşam tadı vardı”.
Özdemir İnce’nin gözdesi olan, usta şairin günümüze hınzırca bir bakışını yansıtan şiiri ise:
“Benim bilgisayarım ufacıktır – diz üstü II Senin mavi eteğin kısacıktır – diz üstü II Şiir bir yakarıdır okunmalı diz üstü.”
Bu yazıyı, arzu ederseniz, Zahrad’ın şu şiiri ile tamamlayalım:
“Bütün renkleri/ Bütün ışıkları/ Bütün aşkları/ Çıkartırsan hayatından/ İşte kala kala/ Siyah kalır sana/ Al tepe tepe kullan”