Saroyan: Sadeliğin Cazibesi

Saroyan: Sadeliğin Cazibesi
Artun Gebenlioğlu
05.08.2016

Sadelik ve basitliği birbirinden ayırmakta çoğu zaman güçlük çekeriz. Basitliğin kolaycılığın yol arkadaşı ve yaratıcı çabayı farklı kılmaya engel olduğunu görmezden gelir; dolayısıyla sadeliğin kendi içinde barındırığı cevheri ister istemez inkâr ederiz. Edebiyatın da bu konuyla ilgili epey kafası karışıktır. İyi bir yazar derdini anlatmak için illa şatafatlı, debdebeli kelimeler bulmalı mıdır yoksa kusursuz bir sadelik insanın biricikliğini ifade ederken yazarın yol göstericisi olabilir mi? William Saroyan, edebiyat anlayışını kurarken sadeliği temel almayı seçenlerden. Onu özel kılan ise elindeki beyaz boyayı kahramanlarının dünyasına dokundurduğunda ortaya bir gökkuşağı çıkarabilmesi.

 

William Saroyan, Bitlis’ten Amerika’ya göç etmiş Ermeni bir ailenin oğlu olarak 31 Ağustos 1908’de Kaliforniya’nın Fresno kasabasında doğmuş. Babasını çok erken yaşta kaybetmesi, yetimhanede geçen yıllar ve tekrar annesinin yanına dönmesi… Küçük çaplı birçok işte çalışmasına rağmen günün birinde yazar olacağını bilerek öykü yazmaya asla ara vermemiş. Ermenice okuyup yazamamasına rağmen Ermenilik ve Bitlislilik tıpkı karakterine olduğu gibi yazınına da yön vermiş. Amerika’da yaşayan göçmenlerin hayatını olduğu gibi yansıtırken kendi dünya görüşünü metne sızdırmanın bir yolunu bulmuş. 1915’in yıkımı, yurdundan ayrılan Ermenilerin yeni toprağında kök salarken düştüğü açmaz ve tanık olduğu Dünya Savaşı onu koyu bir pasifist yapmış.

 

“Hiçbir düşmanı insan olarak kabul etmiyorum, zira insan olan hiç kimse benim düşmanım olamaz. O her kim olursa olsun, benim dostumdur. Benim kavgam onunla değil, önce kendi içimde yok etmeye çalıştığım, o bahtsız yanıyladır.” (İnsanlık Komedisi)

Ailesi Saroyan’ın en büyük esin kaynağıdır. Onların Ermenilikleri “delilikleri” ile birleşince, üzerinde yaşamakta oldukları kara parçasındaki hayat ve birbirleriyle kurdukları ilişkiler sürreal bir nitelik kazanır. Hikâye zamanı ve uzamı gerçek hayattan beslenir ve onu aşarak büyülü bir kurgusallık edinir. Anlatılanlar bize tanıdık gelir, zira insanın biricikliğini her satırda sezdirir okura Saroyan. Saroyan’ın 108. doğum yıldönümüne yaklaşırken, hayata onun bize sunduğu pencereden bakmaya ihtiyacımız var. Hayata olan açlığı, dünyayı tüm algılarını açarak deneyimlemesi ve herkesin farklı olduğunu kabullenerek köklerini asla terk etmemesi onu saygıyı hak eden bir yazar yapıyor.

 

“Görün bakalım bir halk yeniden canlanmayacak mı, yirmi yıl sonra iki tanesi birahanede karşı karşıya gelip kendi dillerinde gülüşüp sohbete dalmayacaklar mı. Hadi elinizden geliyorsa önleyin. Bakalım dünyanın o pek ulu düşüncelerini tiye almalarına engel olabilecek misiniz, sizi gidi köp’oğulları, işte alın size hoşbeş eden iki Ermeni, hadi onları da yok etmeyi deneyin bakalım.” (Yetmiş Bin Süryani)

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.