Kategori | İnceleme |
Dili | Türkçe |
Çevirmen | Ebru Kılıç |
Özgün dili | İngilizce |
Editör | Lora Sarı, Sosi Dolanoğlu |
Kapak tasarımı | Aret Gıcır |
Baskı bilgileri | 1. Baskı, Kasım, 2015 |
Sayfa ve boyut | 408 Sayfa, 15x21 cm |
ISBN | 9786055753573 |
Kategori | İnceleme |
Dili | Türkçe |
Çevirmen | Ebru Kılıç |
Özgün dili | İngilizce |
Editör | Lora Sarı, Sosi Dolanoğlu |
Kapak tasarımı | Aret Gıcır |
Baskı bilgileri | 1. Baskı, Kasım, 2015 |
Sayfa ve boyut | 408 Sayfa, 15x21 cm |
ISBN | 9786055753573 |
Ermeni halkının tarihine bambaşka bir açıdan bakarak çığır açan Ararat'a Bakmak nihayet Türkçede. Ünlü Amerikalı Ermeni akademisyen Ronald Grigor Suny tarafından ilk kez 1993'te İngilizce olarak yayımlanan Ararat'a Bakmak, geliştirdiği farklı bakış açılarıyla büyük ses getirmiş, yayımlandığı dönemde yeni tartışmalara yol açmıştı. Ermeni halkının tarihi bugüne dek farklı bakış açılarıyla ele alınmıştır. Ancak Suny, Ararat'a Bakmak'ta, aynı tarihsel süreci bugüne dek pek denenmemiş bir perspektifle yeniden ele alıyor. Ermenilerin, modern dönemde bir siyasi aktör olarak sahneye çıkışlarından, Sovyetler Birliği'nin yıkıldığı döneme dek tüm tarihlerini bir siyasi yapı oluşturma çabası ve arayışı olarak ele alırken, bu tarihin temel sorunlarını ve çıkmazlarını ustaca gözler önüne seriyor. Ararat'a Bakmak, hem Ermeni tarihini merak edenlere, hem de bir tarih kitabından çok daha fazlasını okumak isteyenlere tatmin edici bir okuma vaat ediyor. Kitapta, özellikle Modern dönemde Rus-Ermeni ilişkileri, Rus entelijansiyası ile Ermeni aydınlar arasındaki ilişkiler, Ermeni devrimci hareketinin doğuşu, Soykırım, Sosyalist Ermenistan'ın inşası, Stalin döneminde Ermenistan, Ermeniler ve milliyetçilik, Sovyet sonrası bağımsız Ermenistan başlıkları altında, geniş bir tarihsel dönem, deneyimli bir tarihçinin yıllara yayılan araştırmalarından süzülmüş olgun ve sade bir dille ele alınıyor. Ararat'a Bakmak, Türkiye'nin kadim halklarından biri olan Ermenilerin Modern zamanlardaki tarihine dair mutlaka okunması gereken temel bir kaynak.
Ulusların oluşumu, benzer görünümlü insanların bir araya gelmesinden çok, ortak geleneklerin teşvik edilmesi, kültürün sağlamlaşmasıyla ilgilidir. Milliyet oluşumu açık uçlu bir süreçtir, asla tümüyle tamamına ermez, pekişme ve bilinçlilik ile asimilasyon ve bütünlük kaybı arasında gidip gelir. Tarihsel deneyimin bilincinde olmak, çözülmeye karşı yegâne güvencedir. Milan Kundera'nın dediği gibi "Küçük bir ulus yok olabilir ve bu ihtimalin farkındadır." Bu yüzyılda, Ermeniler tükenmenin eşiğine gelmiş, ama ümitsizlik ve kültürel nihilizme kapılmak yerine, en geç deneyimi, soykırımı bile ulusal geleneklerine dahil etmişleridir. 1915 trajedisi, yenilenmiş bir kimlik tanımı ve anayurdu bağlılıkla birlikte, 20. yüzyıl sonunda, diaspora ve anayurt Ermenilerinin sürekli değişen ulusal bilinçlerinde başlıca tema haline gelmiştir.
(…) Rus askerleri, Eylül 1915'te Van'ı yeniden işgal edip, Şubat-Mart 1916'da Muş ve Bitlis'e doğru ilerlerken, boş kentlere girdiler. Kurtarmaya geldikleri Ermeniler gitmişlerdi, birçoğu asla geri dönemeyecekti. Türkler, imparatorluğu kurtarmayı yada Pantürk bir devlet kurmayı başaramadılar; Jöntürk hükümeti nihayetinde düştü. Ama Ermeniler, Ermeni Platosu'na geri dönemediler; dağılmış, kıyıma uğramış bir halde Transkafkasya'da yeniden toplandılar. Burası artık mülteciler, açlık ve hastalık ülkesine dönüşen ve tarihsel Ermenistan'ın küçük bir parçası olan Kafkasya Ermenistanı'ydı. İşte burada, Erivan civarında Ermeniler, kendilerini topraktan ve maddi zenginlikten yoksun bir milliyet olmaktan çıkarıp, güvenli bir geleceğe sahip bir ulusa dönüştürmeye koyulacaklardı.