Kategori | Roman |
Dili | Türkçe |
Çevirmen | (Fransızcadan) İlkay Kurdak |
Baskı bilgileri | 1. Baskı, Ekim 2010 |
Sayfa ve boyut | 176 sayfa, 13x19,5 cm |
ISBN | 9786055753177 |
Kategori | Roman |
Dili | Türkçe |
Çevirmen | (Fransızcadan) İlkay Kurdak |
Baskı bilgileri | 1. Baskı, Ekim 2010 |
Sayfa ve boyut | 176 sayfa, 13x19,5 cm |
ISBN | 9786055753177 |
20.Yüzyıl Fransız Edebiyatı'nın önde gelen isimlerinden biri olan Henri Troyat'ın sevgi, tutku ve kıskançlık gibi "aşk"ın tüm bileşenlerini işlediği romanı "Ölçüsüz Dostluk", Aras Yayıncılık tarafından okuyucularla buluşuyor.
Fransa'nın kıyı şeridiyle meşhur Cote d'Azur bölgesinde başlayan hikâye, aşkın ve kıskançlığın, dostluğun ve aynı zamanda ihanetin ustaca işlendiği bir örgüye bürünüyor. Karakterler üzerindeki psikolojik tahlillerin dışında, 1940'lı yılların Fransa'sını yansıtması bakımından da eser büyük bir önem arz ediyor. Aşk, ihtiras, ihanet ve dostluğun ölçüsüzce yaşandığı bu roman, akıcı dili ve sade anlatımı ile okuyucuyu hikâyenin içine çekiyor.
Üç ana karakter etrafında şekillenen bu hikâyede, aşkın zamanı geldiğinde ihanete ve ihtirasa nasıl dönüşebildiği, birbirine sıkı sıkıya bağlı iki dostun aşkın büyüsüne kapılarak birbirlerine nasıl ihanet ettikleri anlatılıyor. Yazar Troyat, hikâyenin beklenmedik sonuyla, hayatın bilinmezliğine ve öngörülmezliğine selam gönderiyor.
Jean, durumunu kabullenmiş bir pranga mahkûmu gibi hissediyordu kendini. Hareketleri yaparken, tüm bu alıştırmaların ona sağlayacağı yararı düşünüyor, pes etme noktasındayken cesaretini takrar toplamak için Bernard'a bir göz atıyordu. Arkadaşı yorulmuyor, temposunu hiç bozmuyordu. Bu zindeliği, bu sağlıklı görünümü nasıl koruyordu acaba?... Bu salonda birlikte aynı hareketleri yapmak ne güzeldi! Lisede, jimnastik derslerinde çoğu kez yan yana olurlardı. Bernard'ın jimnastik aletlerinde üstüne yoktu. Kedi gibi çevikti. Jean'a gelince, atlamak ve tırmanmak gibi hareketlere hiç yatkın değildi. Kendini bir un çuvalı kadar güçsüz ve ağır hissediyordu. Bir gün de olanca gayretini gösterirken hafifçe yellenmişti. Tüm sınıf katıla katıla gülmüştü tabii! Bu utanç duygusu peşini bırakmamıştı. Onunla alay ediyor, önlerinden geçerken birbirlerine işaret edip burunlarını tıkıyorlardı. Ya Bernard? İlk önce diğerleri gibi o da gülmüştü. Ama sonra, epey sonra, Jean'le en çok alay edenlerden Lefaucheux'yü tenefüste bir güzel pataklamıştı. Müthiş bir dayaktı bu! En azından Jean öyle anımsamak istiyordu. Arkadaşının bu kahramanca girişimini bekleye bekleye, acaba zamanla olmuş gibi mi düşünmeye başlamıştı olayı?... Bu anıda gerçekle düş payını ayırt edebilmek artık olanaksızdı. Günlüğünden bulup okuması gerekecekti.