202,50 ₺
Etiket Fiyatı: 270,00 ₺
Usta öykücü Hagop Mıntzuri’nin 1897-1940 yıllarını kapsayan bu anıları, imparatorluğun son yıllarından cumhuriyetin başlangıcına uzanan, İstanbul’un çoktan mazi olmuş dönemine tanıklık ediyor. Köyü Armıdan’dan ailesiyle birlikte İstanbul’a fırıncılık yapmaya gelen çocuk yaştaki Mıntzuri, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki günlük yaşamı, Beşiktaş ve Hisar’daki fırınlarının etrafındaki Türk, Ermeni, Makedon, Rum, Arnavut esnafı, Cuma Selamlığı’nda gördüğü padişahları, ekmek vermeye gittiği haremli selamlıklı köşkleri, Galata’yı, Pera’yı, Boğaz’ı ve o hattaki semtleri anlatıyor. École Français, Getronagan ve Robert Kolej gibi okullarda okuyan Mıntzuri’nin okula gidip gelirken veya sınıf arkadaşlarıyla yaşadığı maceralar ise 20. yüzyılın başlarında İstanbul’da çocuk olmaya dair naif bir hikâye sunuyor.
İstanbul macerasını kendi isteğiyle sonlandırarak köyü Armıdan’a dönen ve burada kışları öğretmenlikle, yazlarıysa tarlasıyla uğraşan Mıntzuri bir dizi tesadüf ve Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi sonucunda kendini yeniden İstanbul’da buluyor, ve bu da kitabın Cumhuriyet sonrası İstanbul’unu anlatan ikinci kısmını oluşturuyor.
Bu baskı, ilk kez 1993 yılında Tarih Vakfı Yurt Yayınları tarafından yayımlanmış olan kitabın revize edilmiş halidir.
En çok Çırağan’daki aşhanenin tablakârlarıyla tanışıktım. Neredeyse her gün onlarla beraber yürürdük. Bunlar, tablaları, yani sinileri başlarının üstünde taşır, Beşiktaş Paşa Mahallesi’nden Kuruçeşme’ye kadar uzayan sarayların yemeklerini götürürlerdi. Aşhaneden tek tek dışarı çıkar, art arda yürürlerdi. Kaldırımlar, onların saray üniformaları olan istanbulinlerle kararırdı.
“Adın ne?” diye sordular bir gün.
“Ermeni’yim. Adım Agop,” diye cevapladım. Benim âdetimdir, önce Ermeni olduğumu söylerim. Bilirim ki milliyetimi öğrenmek isterler.
Ben konuşurken köyümün kelimelerini kullanıyordum. “He”, “yoh” derdim. Veya, bizim Gencidere’nin, Sini-bize’nin, Kerege’nin köylüleri gibi “ecük”, “bir pırtık.”
“Hayır oğlum,” derlerdi. “Burası sizin dağlar değil. Ecük, bir pırtık ne? Burası İstanbul’dur. Azıcık, bir parça de.”
“Peki,” der ama gene unutur, bazen de onları kızdırmak için kendi sözcüklerimi kullanırdım.
“Olmadı, olmadı,” derler ve hep aynı öğüdü verirlerdi. “Burası İstanbul’dur. Bundan başka İstanbul yok, burada adam olacaksın!”
Asıl adı Hagop Demirciyan'dır. 16 Ekim 1886'da Erzincan'ın Küçük Armıdan Köyü'nde doğdu. Öğrenimine köyünün ilkokulunda başladı.1897'de İstanbul'a geldi ve aile büyüklerinin işlettiği fırında çıraklık yaptı. Öğrenimine Ortaköy'deki özel Fransız okulunda devam etti. Orada bir yıl öğrenim gördükten sonra Galata'daki Getronagan Ermeni Okulu'nda iki yıl okuyup mezun oldu. Ortaöğrenimini Robert Kolej'de sürdürdü. 1905'te Kolej'in freshmen sınıfından sonra okuldan ayrıldı. 1906'da ilk kez bir öyküsü Hars u Gesur (Gelin ve Kaynana) Ermenice Masis dergisinde yayımlandı. 1907'de köyüne döndü. Öğretmenlik yapmaya başladı. Aynı yıl evlendi ve dört çocuğu oldu. 1914'te bademcik ameliyatı olmak için İstanbul'a geldi. Birinci Dünya Savaşı başladığı için köyüne geri dönemedi. 1915'te Armıdan'dan tehcir edilen dedesi, annesi, karısı ve dört çocuğundan bir daha hiç haber alamadı. Üsküdar'da fırıncılık yaparken savaş nedeniyle ekmekçi asker olarak askere alındı. Ömür boyu İstanbul'da kaldı. Tekrar evlendi iki kızı, bir oğlu oldu. Yemcilik, kömürcülük, fırıncılık, kâtiplik gibi çeşitli işler yaptı. Edebiyatla ilgisini hiç kesmedi, ne bulduysa okudu ve sürekli yazdı. Ermenice dergi ve gazetelerde öyküleri yayımlandı. 1978'de İstanbul'da hayatını kaybetti ve Şişli Ermeni Mezarlığı'na gömüldü.
Başlıca eserleri
Yergrort Amusnutyun [İkinci Evlilik] (1931)
Gabuyd Luys [Mavi Işık] (1958)
Armıdan [Armudan] (1966)
Grung Usdi Gu Kas [Turna Nereden Gelirsin?] (1974)
Değer Ur Yes Yeğer Yem [Yaşamış Olduğum Yerler] (1984)
İstanbul Anıları (Tarih Vakfı Yurt Yayınları) (1993) [Değer Ur Yes Yeğer Yem'in Türkçe çevirisi]
Aras Yayıncılık'tan çıkan kitapları
Armıdan Fırat'ın Öte Yanı
Atina Tuzun Var Mı?
Kapandı Kirve Kapıları
Küğı Gabri İm Mecıs
Turna Nereden Gelirsin?