360,00 ₺
Etiket Fiyatı: 480,00 ₺
Karıncaların Günbatımı, Yalnızlar, Meteliksiz Âşıklar romanları nihayet Türkçede de büyük bir heyecanla okunan Zaven Biberyan’ın özyaşamöyküsü, bir yazarın yaşamını ve yaşadığı zamanı en dürüst, en çıplak, en hakiki haliyle yansıtıyor. 1921 doğumlu Biberyan’ın 100. doğum yıldönümünde yayımlanan Mahkûmların Şafağı, Biberyan’ın ömrünün ilk yirmi beş yılına, çocukluğuna, gençliğine, 1930’ların ve 40’ların siyasi ve kültürel ortamına dair eşsiz bir tanıklık. İstanbul’da yaşama dair ayrıntılar ve insanlar, hatta toplumlar arasındaki ilişkilerin tasviri bakımından oldukça zengin olan bu anlatı, yazıyla ve edebiyatla daha çocuk yaşta tanışan Biberyan’ın usta bir yazara dönüşme serüvenini de görünür kılıyor. Türkiyeli bir Ermeni yurttaş olarak maruz kaldığı ayrımcılığın, özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında yıllar süren Nafıa askerliği esnasında çektiği ıstırabın, sonrasında Ermeni ve sol kimlikleri nedeniyle uğradığı kovuşturmaların hayatına, ruhuna nasıl damga vurduğunu ayrıntılarla anlattığı bölümler de, bu acıların Biberyan tarafından nasıl işlenerek edebiyat yoluyla benzersiz birer kara inciye dönüştüğünü düşündürüyor. Mahkûmların Şafağı’nı, edebiyatına hayran olduğumuz yazarımızın iç dünyasına, o çok katmanlı dünyanın kilitli kapılarına açılan bir kılavuz kitap olarak büyük bir sevinçle takdim ediyoruz.
“25 Kasım 1942 – Zorunlu çalışma. Hava soğuk, askerlerin durumu içler acısı. İşim halloldu. Pek yakında, belki de yarın depoda çalışmaya başlayacağım, o zaman acılarım son bulacak. Peki ya diğerleri?”
“27 Kasım 1942 – Rahatım yerinde, ama geceleri ıslak zeminde tir tir titriyor, uyuyamıyorum.
Bütün acılara katlanılır. Soğuk toprağın üzerine oturmuş, pireler her yanımı yerken, uyku saatlerini mum ışığında tüketmeye çalışıyorum. Elimin altında Kipling var. Ama okumuyorum, çünkü hiçbir şey anlamıyorum, hiçbir şey hissetmiyorum. Sadece ölümcül bir hastalıktan korkuyorum. Zira evet, eve sağ salim dönmem lazım! Üstelik sağlığım bu haldeyken daha iki yıl var! Bronşit beni bitkin düşürdü. A… kulağıma fısıldamıştı: ‘Daha ne kadar acı çekeceksiniz!’ Eh! Ölüm olmasaydı acıların ne önemi var. Eve sağ salim dönmek gerekmese, ölümün başımın üstünde yeri olurdu. Ne var ki… Kendine hâkim olmayı beceren Yorgo’ya imreniyorum.”
“Haydi, vakit geldi, mumu söndüreyim de şafak sökene kadar titreyeyim. Çocuklar her sabah bu mahkûmların şafağını yaşıyor… Hava karanlıkken uyandırılıyorlar, önce içtima, sonra yola koyuluyorlar… Hiç ısıtmayan ateşler yakıyorlar.”
1921'de İstanbul Çengelköy'de doğdu. Kadıköy Aramyan-Uncuyan ve Dibar Gırtaran (Sultanyan) Ermeni ilkokulları, Saint Joseph Lisesi ve İstanbul Ticari İlimler Akademisi'nde öğrenim gördü. 1941'de Yirmi Sınıf (Kura) asker toplanırken, o da askere alındı ve Nafıa hizmetine verildi. Üç buçuk yıl süren askerlik dönüşü Jamanak gazetesinde yayınlanan "Krisdoneutyan Vağhcanı" [Hıristiyanlığın Sonu] adlı yazı dizisi büyük gürültü kopardı, dizinin yayını durduruldu. Nor Lur [Yeni Haber] ve Nor Or[Yeni Gün] gazetelerinde, daha sonra da Jamanak gazetesi yayın kurulunda görev aldı. Sosyalist düşüncelerinden dolayı gelen baskılar sonucu gazeteden ayrılmak zorunda kaldı. 1946'da kovuşturmaya uğrayıp hapis yatan, daha sonra bulduğu işlerden de baskılar sonucu ayrılmak zorunda kalan Biberyan, sonunda ülkeyi terk etmeye karar verip 1949'da Beyrut'a gitti. Orada gazetecilik mesleğini, Ermenice yayınlanan Zartonk [Uyanış] ve Ararat'ın yazı işlerinde görev alarak sürdürdü Siyasi durumun iyileştiğini düşünerek, yaşamını güç koşullarda sürdürdüğü Beyrut'tan ayrılıp 1953'te İstanbul'a döndü. 1964'te yayınlamaya başladığı Nor Tar [Yeni Yüzyıl] adlı siyasi ve edebi dergi maddi sıkıntılar nedeniyle kapandı. 1960'lı yılların sonunda Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi'nin redaksiyon kurulunda yer aldı. Türkiye İşçi Partisi'nden 1965 genel seçimlerinde İstanbul milletvekili adayı oldu ancak milletvekili seçilemedi.1968 yerel seçimlerinde ise aynı partiden İstanbul Belediye Meclisi üyeliğine seçildi ve meclis başkan yardımcılığı yaptı. Ülser hastalığına yakalanan Biberyan 4 Ekim 1984'te yaşama veda etti ve Şişli Ermeni Mezarlığı aydınlar bölümüne gömüldü. 1970'te Jamanak gazetesinde tefrika edilen, ölümünden birkaç hafta önce ise kitap olarak yayınlanan romanı Mırçünneru verçaluysı [Karıncaların Günbatımı] onun başyapıtı sayılır. Bu kitap Türkçeye Babam Aşkale'ye Gitmedi (1998’de) çevrilmiş, diğer romanlarından Lıgırdadzı, Yalnızlar (2000’de), Angudi siraharner ise Meteliksiz Âşıklar (2017’de) adıyla yayımlanmıştır.
T24 Feza Kürkçüoğlu 02.12.2021
T24 Behçet Çelik 02.12.2021
Evrensel Ragıp Zarakolu 23.11.2021