Dünyanın nasıl yaratıldığı sorusu, tüm dinlerin ve aynı zamanda bilimin binyıllardır üzerinde önemle durduğu konulardan biri. Medeniyetin başlangıcından bu yana insanlığın zihnini kurcalayan bu büyük soruya bir cevap da, yeni kitabı Tanrı’nın Seyir Defteri ile Mıgırdiç Margosyan’dan geliyor.
Bugüne kadar yayımlanmış eserlerinden hayli farklı, yepyeni bir tarzda kaleme aldığı, ancak yine mizah ve ironi yüklü bu anlatısında Margosyan, kutsal kitapların Yaratılış bölümlerinden ilhamla, Tanrı’nın dünyayı yaratmasının hikâyesini, o bildik muzip üslubu ve bereketli diliyle anlatıyor.
“Ol deyince olduran, öl deyince öldüren” Tanrı’nın yoktan var ettiği yerin, göğün, yıldızların, denizlerin, tüm canlıların ve elbette insanın hikâyesini kadim Anadolu ve Mezopotamya topraklarında binlerce yıldır anlatıldığı şekliyle aktaran Margosyan, zaman zaman yaptığı “kronolojik” sapmalar ve “anakronik” hatalar karşılığında Tanrı’dan af ve merhamet dilemeyi de unutmuyor. Tanrı’nın Seyir Defteri, insanı insana yabancı eden tüm aktör ve faktörleri sarakaya almayı da ihmal etmeyen, son derece eğlenceli bir eser. Kitabın sonuna, daha önce yayımlanmamış Hokecaş isimli öyküsünü de ekleyen yazar, okuru yine Diyarbakır-İstanbul, geçmiş ve bugün arasında bir yolculuğa çıkarıyor.
Ve yüce Rabb, Kabil’e dönüp sordu:
“Kardeşin Habil nerede?”
Kabil işlediği cinayetten sanki bihaber, sanki kardeşini öldüren kendisi değilmiş gibi, elleri ceplerinde, havalara bakıp ıslık çalıyordu. Böylece, kendinden sonra gelecek tüm katillerin paçalarını sıyırmak için deneyecekleri yolun kapısını ilk o araladı ve Rabb’in huzurunda hiç utanıp sıkılmadan yalan konuşup şu klasik cevabı yapıştırdı:
“Bilmiyorum!”
Üstelik, sadece bu tek kelimelik cümleyle yetinmedi. Rabb’in huzurunda ‘yalan beyan’da bulunduğu yetmezmiş gibi, bir de fütursuzca devam etti:
“Kardeşimin bekçisi miyim ben!”
Cinayeti işleyip elini kardeş kanıyla yıkayan, buna rağmen küstahça davranan Kabil, bu tavrının boş, bomboş bir savunmadan öteye gitmeyeceğini, Rabb tarafından asla affedilmeyeceğini, son pişmanlığın da fayda etmeyeceğini henüz bilmiyordu ama eninde sonunda, ister istemez, bittabi ki öğrenecekti.
23 Aralık 1938’de Diyarbakır’ın ünlü Hançepek Mahallesi’nde (Gâvur Mahallesi) doğdu. Eğitimini Süleyman Nazif İlkokulu, Ziya Gökalp Ortaokulu, daha sonra İstanbul’daki Bezciyan Ortaokulu ve Getronagan Lisesi’nde sürdürdü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Karagözyan Yetimhanesi’nde belletmenlik yaptığı gençlik yıllarında şair arkadaşı Varteres Karagözyan’la birlikte Ermenice To (1959) dergisini çıkardı. 1966-1972 yılları arasında Üsküdar Selamsız’daki Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi’nde müdürlüğün yanı sıra felsefe, psikoloji, Ermeni dili ve edebiyatı öğretmenliği yaptı. Daha sonra öğretmenliği bırakarak ticarete atıldı.
Edebi çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Marmara gazetesinde yayımlanan Ermenice öykülerinin bir bölümü Mer Ayt Goğmerı [Bizim Oralar] adıyla kitap haline getirildi (1984; 1994’te Aras tarafından yeniden basıldı) ve bu kitabıyla 1988’de, Ermenice yazan yazarlara verilen Eliz Kavukçuyan Edebiyat Ödülü’nü (Paris-Fransa) aldı. 1993’te, dostları Yetvart ve Payline Tomasyan, Hrant Dink ve kardeşi Ardaşes Margosyan’la birlikte Aras Yayıncılık’ı kurdu. Gâvur Mahallesi (1992, ilk basımı Bebekus’un Kitaplığı’ndan, daha sonrakiler Aras’tan), Söyle Margos Nerelisen? (1995) ve Biletimiz İstanbul’a Kesildi (1998) adlı Türkçe kitaplarını, 1999’da ikinci Ermenice kitabı Dikrisi Aperen [Dicle Kıyılarından] izledi. Gâvur Mahallesi Avesta Yayınları tarafından Li Ba Me, Li Wan Deran [Bizim O Yöreler] adıyla Kürtçe olarak yayımlandı (1999; 2018’de Aras bu kitabın yeni baskısını Taxa Filla adıyla yaptı). Türkçe kaleme aldığı Tespih Taneleri (2006) adlı anı-romanı büyük ilgiyle karşılandı. Yazarın en çok okunan kitabı Gâvur Mahallesi, 2011’de Türkçe, Ermenice ve Kürtçe olarak, üç dil tek ciltte toplanarak basıldı. Son edebi eseri Tanrı’nın Seyir Defteri 2016’da yayımlandı. Gâvur Mahallesi 2017’de Gomidas Enstitüsü (Londra) ve Aras işbirliğiyle İngilizce olarak basıldı. 2018’de, yazarın sekseninci yaşı vesilesiyle eserlerini bir araya getiren Fıllaname özel bir ciltle ve numaralı olarak yayımlandı. Aynı yıl, Yusuf Kenan Beysulen’in yönettiği ve Mıgırdiç Margosyan’ın hayatını anlatan Gâvur Mahallesi belgeseli DVD olarak yayımlandı.
Çeşitli gazetelerde uzun yıllar boyunca köşe yazıları yazan Mıgırdiç Margosyan’ın bu denemelerinden seçkiler ciltler halinde yayımlandı. Evrensel gazetesinde köşesindeki yazıları Kirveme Mektuplar adıyla 2006’da Diyarbakır’da kitaplaştırıldı (Lis tarafından, 2011’da yeni basımı Aras). 1996-1999 yılları arasında Agos gazetesinde yayımlanan makalelerinden yapılan bir seçki olan Zurna 2009’da; yine Evrensel yazılarından derlenen Çengelliiğne (ilk basımı 1999, Belge Yayınları, 2010’da yeni basımı Aras); Yeni Yüzyıl ve Yeni Gündem gazetelerinde yayımlanan makalelerinden derlenen Kürdan 2010’da; Kürt Sorunu etrafındaki yazılarını bir araya getiren Memleket Meselesi 2019’da yayınevimizce kitaplaştırıldı. 2022’de, öyküleri Editions Parantheses (Marsilya) tarafında Fransızcaya Sur les du Tigre başlığıyla çevrildi.
Ermenice taşra edebiyatının Hagop Mıntzuri’den sonra Türkiye’deki son temsilcisi olarak kabul edilen, eserleriyle pek çok insanın ruh dünyasında izler bırakan Mıgırdiç Margosyan, 2 Nisan 2022’de Kadıköy’deki evinde vefat etti. 7 Nisan’da Kumkapı Meryem Ana Kilisesi’nde yapılan dini törenden sonra Şişli Ermeni Mezarlığı’nın aydınlar için ayrılan bölümüne gömüldü.
Kitap eki Leyla Öztürk 29.12.2017
Bianet Şeyhmus Diken 22.04.2017