142,50 ₺
Etiket Fiyatı: 190,00 ₺
Yüzyıllık Apartheid, Türkiye tarihinin hatırlanmak istenmeyen, halının altına süpürülen karanlık yanlarını temel alan bir muhasebe metni. Eserlerinde ortak tarihimizi eleştirel bir bakış açısıyla ele alan Taner Akçam, bu çalışmasında Cumhuriyet’in genellikle kurtuluş, kuruluş ve bağımsızlık temaları etrafında ele alınan ilk dönemini, etnik, dinsel, dilsel ayrımcılıkların kurumsallaştığı, pek çok uygulaması günümüzde de devam eden bir Apartheid rejimi olarak tartışıyor ve eşitlik, adalet ve özgürlük ilkeleri üzerinde yükselecek bir gelecek için bu döneme farklı merceklerle bakmamızı öneriyor. Rejimin toplumu kast sistemini andırır kategorilere ayırdığına ve bunu yasal ve örtük düzenlemelerle sürdürdüğüne dikkat çeken Akçam, Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde, Apartheid’le dışlanan kesimlerin Şeyh Sait Ayaklanması gibi olaylarda eşitlik ve özgürlük ekseninde nasıl bir araya geldiğini göstererek genelgeçer yargıları kırıyor. Yüzyıllık Apartheid, tam da Cumhuriyet’in 100. yılında, tıpkı bir sis çanı gibi, bizi bekleyen muhtemel tehlikeleri haber veren, toplum olarak gelecekte doğru bir rota izleyebilmemiz için gereken kerteriz noktalarını imleyen bir çağrı.
Türkiye’nin hukuk sistemi ve devlet kurumlarını saran kültür kuruluştan bu yana vatandaşları üç kategoriye ayırdı. Hiyerarşinin en üstünde Sünni Müslüman Türk vatandaşlar bulunur. Gelibolu mebusu Celal Nuri Bey, Meclis’te 1924 Anayasası’nın vatandaşlıkla ilgili 88. maddesinin tartışılması sırasında bunu çok açık ifade eder: “Bizim öz vatandaşımız, Müslüman, Hanefiyül mezhep, Türkçe konuşur bir zattır.” İkinci, yani orta tabaka, Aleviler ve Türk olmayan diğer Müslümanlardır (Kürtler, Çerkesler vb.); üçüncü ve en alt tabakayı ise Hıristiyanlar ve Yahudiler oluşturur. Bu katagorileri Türk usulü bir “kast sistemi” olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.
Elbette tarihi daha geriye, Osmanlı millet sistemine götürebiliriz ama Apartheid, modern Türkiye’nin başlangıcı sayılan yeni Meclis’in Nisan 1920’den itibaren çıkardığı bir dizi açık veya gizli kanun ve kararnameyle kurulmuştur. Bu kanun ve kararnamelerin çoğu bugün dahi yürürlüktedir. Yürürlükte olmadıkları durumlarda ise bunların yanlışlığı konusunda en küçük bir hesaplaşma yaşanmamış, hem de bu kanunların ruhu kurumsal olarak gizli iç yazışmalarla yaşamaya devam etmiştir.
1953’te Ardahan’da doğdu. Sorumlu yazıişleri müdürü olduğu Devrimci Gençlik dergisindeki yazıları nedeniyle Mart 1976’da on yıla yakın hapis cezasına mahkûm edildi. Mart 1977’de Ankara Merkez Cezaevi’nden firar etti. 1988’de Hamburg Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde şiddet, kültür ve insan hakları konularında çalışmaya başladı. 1991’de yayımlanan Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu (İletişim Yayınları), Ermeni sorunu etrafındaki çalışmalarının başlangıcına denk düşer. 1996’da Hannover Üniversitesi’nden sosyoloji ve tarih doktorası alan Akçam, Ermeni Soykırımı ve Türk milliyetçiliği konusunda çok sayıda çalışmaya imza attı. Çalışmalarını uzun yıllar Clark Üniversitesi Tarih Bölümü Holokost ve Soykırım Çalışmaları Merkezi’nde bulunan Kaloosdian/Mugar kürsüsünde sürdürdü. Halen UCLA bünyesindeki Promise Ermeni Enstitüsü’nde Ermeni Soykırımı Araştırma Programı direktörlüğü görevini yürütüyor.
Yayımlanmış Türkçe kitaplarından bazıları: İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu (Ankara: İmge, 1996); ‘Ermeni Meselesi Hallolunmuştur’ (İstanbul: İletişim, 2008); Kanunların Ruhu, Ümit Kurt ile birlikte (İstanbul: İletişim, 2012); Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması (İstanbul: İletişim, 2015); Naim Efendi’nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları (İstanbul: İletişim, 2018); Ermeni Soykırımı’nın Kısa Bir Tarihi (İstanbul: Aras, 2021).
Gazete Duvar Nevzat Onaran 07.08.2023
Kürd Araştırmaları Fırat Aydınkaya 31.07.2023
Artı Gerçek Levent Köker 01.08.2023