İstanbul’da doğan, yaptıklarıyla Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya coğrafyasını etkileyen beş Ermeni kadının yazınları, mücadeleleri, hayat hikayeleri ve kadın cinsi adına yaptıkları örgütlenmeleri, Aras Yayıncılık tarafından derlenerek ‘Bir Adalet Feryadı’ adıyla yayımlandı. Osmanlı ve Türkiye dönemlerinde yaşayan beş farklı kadının, Osmanlıcılık, milliyetçilik ve sosyalizm gibi ana akımlarından etkilenmelerini inceleyen kitap, mücadele farklılıklarını gözetmeksizin kadın cinsinin erkek cinsine karşı aciz durumda olduğunu vurgulayan Elbis Gesarastyan, Sırpuhi Düsap, Zabel Asadur, Zabel Yesayan, Hayganuş Mark’ın portrelerini çiziyor. Yaşadıkları dönemde kadın haklarıyla ilgili talepleri gündeme getirip bu hakların elde edilmesi için dernekler kuran, dergiler, gazeteler çıkaran, romanlar, öyküler, oyunlar, şiirler yazan beş azınlık kadının azınlık kalmış hikayeleri kronolojik bir sırada ele alınıyor. Ermeni kadınlarının seslerinin duyulması, 1930-1911 yılları arasında yaşamış Elbis Gesaratsyan’ın öncülüğünde çıkan Gitar dergisi ile başlar. Yazılarında cinsler arasındaki eşitsizliği çözümlemek için tahlillerde bulunan Gastaratsyan’ın öne sürdüğü toplumun ilerlemesi için kadının özgürleşmesi’ fikri, geniş olarak ele alınmış. Gastaratsyan’ın mektuplarının derlenerek oluşturulduğu metinlerle anlatılmak istenen, Osmanlı’da birinci dalga feminizm etkilerinin belirmesi, kadın cinsinin yeteneklerinin irdelenmesi olarak ortaya çıkıyor. Kitap, yaşamı hakkında net bilgilere sahip olunmayan Gesaratsyan’ın ‘Ermeni Kızlarına Davet’ sloganına denk düşen yazı ve mektuplara yer veriyor. Kalemin başkaldırışı Ermeni kadınlar 19. ve 20. yüzyıl başlarında kalemi ellerine alıp yazmaya başladıklarında, kadın yazarlar için hangi konunun uygun olacağını belirlemek üzere kendilerine diğer kadınları örnek almışlardı. Bir kadının yayımladığı yapıtlarda düşüncelerini, duygularını kamuoyuna açıklaması, toplumda kabul gören kadınlık ve edep fikirlerine tehdit oluşturuyordu. Ermeni çevrelerinde de kadınların yazması ahlaksızlık damgasını beraberinde getiriyordu. Böyle bir dönemde kalemi eline alıp, düşüncelerini yazmaya başlayan bir başka Ermeni kadın ise Sırpuhi Düsap… Romanlarında aşk, evlilik ve aile ile ilgili yenilikçi fikirler ve kadınlar üzerindeki toplumsal baskıyı dillendiren Düsap’ın yazılarının derlendiği kitapta, yazdığı yazılarla geleneksel aile yapısına zarar verdiği düşünülen Düsap’ın feminist düşüncelerine de yer verilmiş. Kadınların çalışmaması hakkında düşüncelerinin, kadın namusu üzerine yorumlarının yer aldığı bölümde en dikkat çekici noktayı Düsap’ın kadın cinselliği üzerine yazdığı yazılar ve kadınlara bulundukları durumdan kurtarabilmeleri için kullandığı ajitatif bir dil oluşturuyor. ‘Sorunun çözümü eğitim’ Kitapta yer verilen bir diğer isim Zabel Asadur on yedi yaşındayken kurduğu kadın örgütüyle taşradaki kız çocuklarının eğitilmesi için mücadele eden, öğretmen, şair, yazar ve politik bir kadın. Kadınlar arasındaki örgütlü dayanışmayı savunan ve örgütlülük bilincinin oluşması için gerekli olanın eğitim olduğunu düşünen Asadur’un, Milletperver Kadınlar Cemiyeti’nde yaptıklarını içeren kitapta, dönemin Ermenice öğretme politikasının kızlara ulusal kimlik kazandırma amaçlı olduğu ve Asadur’un güçlü bir ulus yaratma çabası işleniyor. Kendine ait bir feminizmKitapta en dikkat çeken karakterlerden biri olan Zabel Yaseyan ise, yaptıklarıyla, feminizm kelimesinin duyulmasını sağlayan ilk kadınlardan biri. 1890’lı yıllarda yaşanan Ermeni katliamları ardından Avrupa gitmek zorunda kalan Yaseyan, üniversite okuyan ilk Ermeni kadın unvanına da sahip. Meşrutiyet ilan edilene dek Avrupa’da kalan Yaseyan, ilanın ardından İstanbul’a döner. 1933’de Sovyet Ermenistanına yerleşir ancak Stalin kovuşturmaları sırasında yakalanarak Sibirya’ya sürülür. Ölümü hakkında net bir bilgi olmayan Yaseyan, kitabın satır aralarından kendisini feminist olarak nitelendirmediğini, kendi feminizmin özgün kuralları olduğunu belirtiyor. Bir adalet feryadı Cesaretli tutumuyla tanınan Hayganuş Mark da, kitapta yer alıyor. Kitabın sayfalarından okuyucuya sunulan en ilginç noktalardan biri, Mark’ın eşi ile yönetimini üstlendiği Dzağig (Çiçek) gazetesini yavaş yavaş kadın gazetesine dönüştürme çabasıdır. Sonucunda Dzağig gazetesi karşımıza bir kadın gazetesi olarak çıkmaktadır. Kitabın Mark ile ilgili kısmının başlangıcında yer alan Mark’ın fotoğrafı ile özdeşleşen cesaret ve kararlılık, Mark’ın dudaklarında belli belirsiz fark edilebilen tebessüm ile birleşiyor. Kitabın sonunda yer alan albüm tarihin tozlu sayfalarından günümüze ulaşmış, kaybolmayan anlar olarak karşımıza çıkıyor.