Elbis Gesaratsyan, Sırphuhi Düsap, Sibil (Zabel Asadur), Zabel Yesayan ve Hayganuş Mark. Her biri Ermeni kadınının kültürel, politik ve sosyal hayattaki konumunun iyileştirilmesi için mücadele etmiş kadınlar. Ancak bu kadınların mücadeleleri ve hatta varlıkları, bugün pek bilinmiyor. Getronagan Ermeni Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu iki arkadaş Melissa Bilal ile Lerna Ekmekçioğlu, bu kadınların görünür olması için sürdürdükleri çalışmalarını kitaplaştırdılar:
“Bir Adalet Fermanı.”
Üniversite yıllarında bir araya gelen Bilal ve Ekmekçioğlu, bu dönemde arkadaşlarıyla birlikte bir kadın grubu oluşturmuş ve Ermeni kadının tarihiyle ilgili çalışmalara başlamışlar. Çalışmaları hâlâ devam ediyor Bilal, Chicago Üniversitesi Etnomüzikoloji Bölümü’nde ninniler aracılığıyla toplumsal cinsiyetin Ermeni kimliğine etkilerini araştırıyor.
Ekmekçioğlu ise New York Üniversitesi Ortadoğu İslam Çalışmaları ve Tarih bölümlerinde devam ettiği doktorasında 1920’li yıllarda İstanbul Ermeni cemaatini toplumsal cinsiyet yönünden inceliyor. Kitabı Bilal ile konuştuk. Türkiye’deki kadın hareketiyle ilişkilerini korumaya özen gösteren Bilal ve Ekmekçioğlu, oluşturdukları kadın grubunda paylaştıkları sorunlarını akademik bir zemine taşımaya karar vermişler. Bilal süreci şöyle anlatıyor:
Dertlerimizi tartışıyorduk
“Türkiye’de Ermeni olmak, kadın olmak, Ermeni ve kadın olmak gibi dertlerimizi anlatıyorduk. Bu dertleşmelerin sonucunda birlikte hareket etmemiz gerektiğine karar verdik. Temel meselemiz Türkiye Ermeni toplumunun ataerkil yapısından kaynaklanan sorunları saptamaktı. Bu kararı verdikten sonra cemaat içinde küçük etkinlikler gerçekleştirmeye başladık kadınlarla bir araya geliyor, okuma etkinlikleri düzenliyorduk.”
Agos gazetesi yazarı Yervant Gobelyan’ın ellerine tutuşturduğu Hayganuş Mark’ın kitabıyla 19. yüzyıldaki Ermeni kadın hareketini akademik anlamda incelemeye başlamışlar. “Feminist olduğumuzu söylediğimizde cemaatin tepkisiyle karşılaştık” diyen Bilal, Mark’tan cesaret aldıklarını söylüyor:
“Kendimize bir tarih yazmaya başladık taleplerimiz böylece daha meşru bir hale geldi. Bizden yaşça büyük olan kadınların getirdiği öneriyle her kesimden Ermeni kadına ulaşmamızı sağlayacak bir platformun adımları da atıldı Haygin Ermeni Kadın Platformu kuruldu böylelikle.”
‘Milliyetçilikleri normal’
İstanbul’daki diğer kadın gruplarıyla birlikte çeşitli toplumsal eylemlere de katılan bu grup, üyelerinin yurtdışına gitmesi nedeniyle dağılmış. Dönemin feminist kadınlarının söyleminde aynı zamanda milliyetçi bir ton da var. Bilal, bunun o dönemin koşullarında normal olduğunu söylüyor:
“Bütün Ortadoğu ve 3. Dünya’da feminist hareket milliyetçilik terimleriyle dile gelmiş ve milliyetçi harekete eklemlenmiştir. O dönemin milliyetçiliğiyle bugününkü aynı değil tabii. Ermeni kadınların kendilerini ulusal bir projenin içinde gördükleri çok doğru ama birçok yerde milliyetçiliği anti – emperyalizm ve direnişle tanımlıyorlar. Türk kadınlarıyla diyalog kurmayı da çok önemsiyorlar. Ermeni milliyetçiliğini, ezilen bir halkın milliyetçiliğine eşitleyebiliyorlar. Bu kadınlar, önce feministtiler. Benim için en can alıcı soru şu: Nasıl oldu da sonunda milliyetçilik kazandı? Yesayan’ın Osmanlı Kadınları Barış Birliği Girişimi var Ermeni ve Müslüman kadınlarının savaşa dur diyebileceklerine inanıyor.”
Ermeni ve kadın olmanın zorlukları neler? Bilal şunları söylüyor:
“Bir kere çok zor koşullar altında bir kimliği ve kültürü yaşatmaya çalışmanın güçlüğü söz konusu. Bunu yaparken üzerinizde gayri ihtiyari bir sorumluluk hissediyorsunuz bu sorumluluk cemaatte daha çok kadına yükleniyor. Cemaatin her türlü yeniden üretimi kadının görevi olarak görülüyor.”