Ermeni Tarihinden Sayfalar

Ermeni Tarihinden Sayfalar
Virgül Dergisi
Ahmet Eken
01.01.2007

“Her işte bir hayır vardır denir” denir, galiba öyle. Malum, son yıllarda gündemden düşmeyen konulardan biri de “Ermeni meselesi.” Hakkında sık sık yazılıp çizildiğini görüyoruz. Ne yazık ki sesi daha çok duyulanlar tarihten husumet çıkarma amacıyla konuşanlar oluyor. Meymenetsiz kelamlar duyuyoruz. Görünen bunun devam edeceği. Ancak en tatsız yanlarıyla gündeme geldiyse de tüm hu gelişmelerin göz ardı edemeyeceğimiz bir yararı oldu, bu topraklarda çok az kişinin konuştuğu, bildiği, araştırdığı Ermeni kültürü ve tarihi ile ilgili çalışmalar yayınlanmaya başladı. İzlenimimiz bunun devam edeceği. Biraz daha çok tanışmak için gereken bilgilenme açısından önemli bir aşama. Bu nedenle yazımıza baslarken “her işte bir hayır vardır” dedik.

 

Konuyla ilgili son günlerde yayınlanan çalışmalardan biri de Anahide Ter Minassian’ın Ermeni Kültürü ve Modernleşme adlı kitabı. Kitap bir derleme, Yayınevi, yazarın son yıllarda çeşitli bilimsel dergilerde yayınladığı altı yazısını bir araya getirmiş. Makalelerin başlıkları şöyle: “İzmir Ermenileri: Küçük bir Cemaatin Dinamizmi”, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Yeniyetmelirinin Oyunları” “Ermenice Süreli Yayın Gavroş’taHiciv Çizimleri 1908-1920”, “Bir Ermeni Ailesi, Dadyanlar”, “Osmanlı Ermenilerinde İktidar Çekişmesinin Bir Yönü Olarak Dil 1853-1914”, “Fransa Kralının ‘Ermenileri'”. Başlıklardan da anlaşılabileceği gibi yazar, Ermeni cemaatinin yakın tarihinde yaşanmış çeşitli konuları araştırıyor. Hemen söyleyelim makaleler kadar, sonlarında ver alan notlar da dikkat çekici. Konuyla ilgilenenler için geniş bir bibliyografya.

 

Behçet Çelik, Virgül’ün 102. sayısının “Vitrin”inde yayınlanan tanıtma yazısında önemli bir tespitte bulunuyor: “Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme konusu, daha çok Türklerin modernleşmeleri üzerinden ele alınmış. Anadolu’da ya da o zamanki Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan öbür toplulukların modernleşmeyi nasıl yasadıkları pek araştırılmamıştır.” Ter Minassian’ın yazıları bu açıdan önemli, ayrıca yine Çelik’in ifadesiyle bize, “Osmanlı’daki farklı toplulukların nasıl modernleştikleri konusunda da karşılaştırma imkanı sunuyor.” Örneğin, “İzmir Ermenileri…” başlıklı makaleden öğreniyoruz ki imparatorlukta ilk kez Ermenice süreli bir yayın ilk Türkçe gazete (resmi) olan Takvim-i Vakayi’nin yayınından sekiz yıl sonra, 1839 yılında bu kentte çıkmış. Yine, hali vakti yerinde Ermenilerin girişimleriyle Batılı anlamda eğitim yapan ve yerel diller dışında, Batılı dillerin de öğretildiği okullar açılmaya başlanmış. Hatta uzun süre “Voltaire’in zararlı dili tartışıldıktan sonra” ders programlarına Fransızca bile alınmış.

 

Kitabında yer alan “Osmanlı Ermenilerinde İktidar Çekişmesinin Bir Yönü Olarak Dil 1853–1914” başlıklı makalede yazar, hiç de yabancımız olmayan bir tartışmanın Ermeni cemaatinde nasıl geliştiğini ve sonuçlarını inceliyor. Tartışma “klasik bilginlerin ve kilisenin dili olan Kırapar”ı savunanlarla, “iletişim ve öğrenim dili olarak İstanbul Ermenilerinin Aşkharapar’ının seçilmesini, bu dilin arındırılmasını ve edebiyat dili haline gelmesi için geliştirilmesini” öneren, Batı’dan etkilenmiş Ermeni aydınları arasında yaşanmış. Uzun yıllar süren ve aydınların önerilerinin başarısıyla sonuçlanan bu tanışmanın günümüzdeki uzantıları konusunda yazar şu bilgiyi veriyor: “Batı Ermenicesi. İstanbul Aşkharaparı bugün elli bin Ermeninin yaşadığı, Patrikhanenin, otuz kadar Ermeni okulunun, iki Ermenice günlük bir Türkçe-Ermenice haftalık gazetenin, matbaaların, kiliselerin ve hatta Ermeni yazarlarının -şair veya romancı- bulunduğu İstanbul’da iletişim dili olarak konuşulmayı sürdürüyor.”

 

Çalışmada okuduğumuz diğer bir yazı da, yazarın Fransa ile Ermeniler arasındaki ilişkileri “dil/ dragomanlar” ekseninde incelediğini görüyoruz. Doğu ile ilişkilerini geliştirmek isteyen Fransa, XVII. yüzyılın ikinci yarısında kendi tercümanlarını yetiştirmeye karar verir. Bu amaçla İstanbul ve İzmir’e öğrenciler gönderilir, ancak ilk girişimlerin başarısızlığı sonucu bu kez yerli Hıristiyan çocukların Fransa’ya getirilmesi gündeme gelir ve proje gerçekleştirilir.

 

Doğu Limanlarından devşirilenler “din, edebiyat, Doğu dilleri konularında Kraliyet Hazinesi’nin fonlarıyla eğitim göreceklerdir (…) buradaki amaç, bu çocukların vatanlarına döndüklerinde ya misyoner olarak dine ya da tercüman olarak devlete hizmet etmeleridir.”

 

Ter Minassian, Fransa’nın bu girişimiyle başlayan süreci önemli ve ilginç detaylanrın altını çizerek anlatıyor. Ayrıca günümüzde de öğretime devam eden Paris’teki Yaşayan Doğu Dilleri Okulunun gelişimini öğreniyoruz.
Bir süredir yayınlanan araştırmalar, albümler sonucu artık meraklıların malumu, geç dönem Osmanlı mizah dünyasında, Ermeni yazar ve çizerlerin önemli bir yeri olmuş. Sadece Ermenice yayınlarda değil İmparatorlukta başka dillerde de yayınlanan gazetelerde ve dergilerde de yazılarını, çizimlerini sergilemişler. Ve tabii herkes gibi onlar da “siyasi şartlardan” paylarına düşeni almış! Kitapta bu çerçevede 1908–25 arası İstanbul’da, daha sonra da 1935’e kadar Paris’te yayınlanan Gavroş dergisinde yer alan hiciv çizimlerini inceleyen bir makale yer alıyor. Ter Minassian dergiyi şöyle tanıtıyor:
Kesinkes Kilise karşıtı olan Gavroş, bağımsız olduğunu ileri sürer, fakat tabii ki yakınlık duyduğu şeyler de vardır, hiç hazzetmediği şeyler de. Ermeni Kilisesini, onun yüksek rütbeli din adamlarını –Patrikler, Gatoğigoslar, piskoposlar- ve Ermeni Milleti üstündeki idari gücünü kendine hedef seçer, Katolik ve Proestan Ermenileri hedef seçtiği gibi. “Yaygaracılık” yapan Gavroş, toplumsal ve siyasi alanda anarşist bir tarzda, Ermeni günlük gazetelerine (…) ve Ermeni siyasi partilerine (…) verip veriştirir (…) Güldürmek için intihalden yararlanır, durum komedisini kullanır, saçma akıl yürütmeleri büyük bir ciddiyetle savunur, hazır cevaplar bulup uydurur… Ancak paragrafın başında belirttiğimiz gibi her zaman her şeyi söylemek, çizmek mümkün değildir, yazar makalesinde yer alan bazı karikatürlere kısa açıklamalar yaparak derginin bu serüveninden söz ediyor. Hem mizah hem de yakın dönem siyasi tarihimiz ile ilgili bilgilendirici bir yazı.

 

Ve son olarak derlemede yer alan bir yazıya daha değinmek istiyoruz: “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Yeniyetmelerinin Oyunları” Geç Osmanlı İmparatorluğu’nda oyunlar veya tiyatro ve sinema gibi yeni eski gösterilere, toplumun tüm cemaatlerinin büyük bir ilgi gösterdiğini belirten yazar, makalesinde, “XIX. yüzyıl sonunda Anadolu’daki Ermeni cemaatlerince oynanan birkaç oyunu örnek alarak, toplu oyunların Osmanlı İmparatorluğu’nda gençlerin ve yeniyetmelerin toplumsallaşması işlevine de sahip olduğunu göstermeye” çalışacağını ifade ediyor. Yazıda üç oyun incelenmiş, ilginç analizler okuyoruz. Yazının son paragrafında Ter Minassian, “İncelemenin tek amacı, Osmanlı tarihinin iyi bilinmeyen bir alanında -yani çocukluğun ve yeniyetmeliğin tarihi- başka incelemeler yapılmasının yolunu açmak.” diyor.

 

Ve yine son, ancak kitabın tümüyle ilgili olarak, Ermeni cemaatinin tarihinin belki de en az tanınan yanları konusunda bizi bilgilendiren bir kitap okuyoruz.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.