Ermeni ve Kadın Olmak

Ermeni ve Kadın Olmak
Agos Gazetesi
Anita Kazeroğlu
18.08.2006

Kadınların “kadınlara dair” sorunlarını dile getirmesi ve bu yöndeki talepleri hep bir heves, bazen de yardım kuruluşlarında geçirilecek olan zamana alternatif yeni bir ilgi alanı olarak algılanır genellikle. Dolayısıyla da günümüzde kadınlarla ilgili çalışmalar belli bir mesafe katetse de, süren ayrımcı ve cinsiyetçi politikaların kadın çalışmalarını yeterli oranda etkin hale dönüştürdüğü söylenemez.

 

Aras Yayınları’ndan Çıkan “Bir Adalet Feryadı” isimli kitap, 19. yüzyılın sonuyla 20. yüzyılın başında yaşamış beş Ermeni Feminist kadının, o dönemde aldıkları yoğun tepkilere rağmen büyük bir cesaretle seslerini yükselterek, kadın haklarıyla ilgili taleplerini gündeme getirdiklerini belgeliyor.

 

Önemli bir proje geliştirerek, bu öncü kadınların hayatlarını ve eserlerini okurla buluşturmak üzere “Bir Adalet Feryadı”nı yayına hazırlayan Lema Ekmekçioğlu ve MeIisa Bilal’le gerçekleştirdiğim röportaj öncesi kitaba göz gezdirdiğimde, dönemine göre oldukça ilerici ve ciddi politik söylemleri olan bu beş kadının trajik yaşam öykülerinden son derece etkilendim. Yüzyıl öncesi var olan sorunların günümüzde de güncelliğni yitirmemiş olması, gerçekten düşündürücüydü. Başarılı genç akademisyenlerimizden Lema Ekmekçioğlu ve Melisa Bilal, yönelttğim soruları samimiyetle cevapladılar.

 

Bize kendinizi tanıtır mısınız?
L. Ekmekçioğlu- Istanbul doğumluyum. Getronagan Ermeni Lisesi’ni ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdim. Halen New York Üniversitesi Ortadoğu Islam Çalışinaları ve Tarih bölümlerinde doktora adayıyım.
M Bilal- Lema ile aynı lise ve aynı üniversite bölümünden mezunuz. Yüksek lisans tezim ise “Kayıp Ninni Ve Türkiye’de Ermeni Olmakla llgili Diğer Hikayeler” başlığını taşıyordu. Ben farklı bir alanda doktora öğrencisiyim, Chicago Üniversitesi Müzik Bölümü Etnomüzikoloji Programı’nda çalışmalarımı sürdürüyorum.

 

Kadın sorunlarını ele almaya nasıl karar verdiniz? Beş Ermeni Feminist’e ve eserlerine ulaşma serüveninizi anlatır mısınız?
L. Ekmekçioğlu- Üniversitede Folklor kulübünde faaliyet yürütüyordurn. Folklor Kulubü’ ndeki kadın arkadaşlar Feminist Kadın Çevresi’ndendi (FKÇ) ve ben de bu çevre ile tanışmış oldum. 1998 yılında 4 Ermeni kız arkadaş bir araya geldik, ben, Melisa, Neda Bebüroğlu ve Delal Dink. Liseden gelen arkadaşlığımız ve aynı üniversitede öğrenci olmamız farklı bölümlerde de olsak bizi bir araya getirdi. Cemaatte kadınlarımızın durumunu incelemeye başladık. Bu da bizi beş Ermeni feministe götürdü. 1999 yılında “Dünden Bugüne Ermeni Kadını” başlıklı bir sergi ve panel düzenledik. Etkinik ses getirdi. Çalışmaları yaparken kendimize bir türlü isim bulamamıştık, gün geçtikçe sayımız artıyordu. Daha sonra Hay Gin de bize katılınca herkes bizi bu isimle tanımaya başladı. Şunu özellikle belirtelim; biz Hay Gin üyesi değiliz. Araştırmalar sırasında bu kadınlara ulaştık. Sadece feminist olarak ele almak haksızlık olurdu bu kadınları… Ne yazık ki onların geride bıraktıkları edebi eserlerden bi haberdiik. Mesela Hayganuş Mark, 13 yıl aralıksız iki haftada bir yayınlanan Hay Gin kadın dergisini tek başına çıkartmıştır.

 

M. Bilal- Bu kadınlar Osmanlı’nın 19.yüzyıl ortalarından itibaren birçok alandaki özgürleşme mücadelesinde, aydın kimliği ile ön plana çıkıyor. Osmanlıcılık, milliyetçilik ve sosyalizm gibi toplumsal projelerle yakından ilişkililer. Elbis Gesaratsyan, Sırpuhi Düsap, Zabel Asadur (Sibil), Zabel Yesayan ve Hayganuş Mark’ın hayat hikayeleri, faaliyetleri ve yazdıkIarına odaklanarak, pek çok soruya yanıt bulabilirsiniz. Gesaratsyan, Düsap, Asadur, Yesayan ve Mark’ ın Ermeni ve kadın kimlikleri üzerinden geliştirdikleri siyasi duruşları, bu duruşların ve ilişkilendikleri siyasi durumların çözümlenmesine olanak sağlayacak kaynakların su yüzüne çıkarılmasıdır bir bakıma bu çalışma. Metinlere bu sebeple edebi kimliklerinden ziyade, kadınlık davasına dair siyasi söylemlerini ve duruşlarını yansıtan yazılar dahil edildi. Kadınlardan tek tek bahsedecek olursak Elbis Gesaratsyan 1862′ de ilk Ermenice kadın dergisi olan Gitar’ı yayımladı. Türkiye’deki ilk kadın gazeteci olarak kabul edilir. Yazılarında, kadınların özgürleşmesi gerektiğini savundu, cinsler arasındaki eşitsizliğin nedenlerini araştırdı. Ayrıca bu kadınlar yazılı eserler verse bile birçok kadın dernekleri kurdu ya da derneklere üye oldu. Gesaratsyan da kitabının gelirini bu derneklerden birine bağışlamıştı.

 

O dönemde çok tepki almışlar mı?
M. Bilal- Sırpuhi Düsap daha çok romanlarında aşk, evlilik, yenilikçi fikirlerin kadınlar üzerindeki toplumsal baskılarını dillendirmiştir. Dolayısıyla da romanları geleneksel aile kurumuna zarar verdiği gerekçesiyle çok tepki görmüştür. İlk romanı “Mayda” ile büyük başarı sağlamış ancak kızını kaybetmesiyle hayata küsmüştür Düsap. Fakat yine de dönemin edebiyatçıları ile evinde gerçekleştirdiği salon toplantılarından vazgeçmemiştir. Zabel Asadur (Sibil) ise da ha özel bir yerde öğrtetmen olduğu için, kız çocuklarının eğitimiyle uğraşmış, henüz on yedi yaşında kurduğu kadın örgütüyle taşradaki kız çocuklarının eğitim görmesi için çaba harcamış ve kadınlar arasında örgütlü dayanışmayı savunmuştur. Sibil, döneminde ekoldü. Birçok öğrencisi ünlü birer sanatçı olmuştur. Eşi ile birlikte Ermenice ders kitapları hazırlamıştır. Bu kitaplardan, Tankaran (Hazine) adını taşıyan edebiyat derlemesi, günümüzde İsranbul’ daki Ermeni okullarında edebiyat ders kitabı olarak kullanılıyor. Zabel Yesayan’ın, diğerlerinden farklı olarak siyasi bir tavrı da vardı. Savaş karşıtı duruşuyla dönemin aydınları arasında özgün bir yer edinmişti. Üniversiteye giden ilk Ermeni kadınıydı. Adana’da yaşanan katliamın sonuçlarını bir kitapta topladı. Eserlerinde savaş karşıtı bir söylem geliştirdi.1918’den sonra uzun yıllar Ermeni yetimleri ve göçmenleriyle ilgili yardım Faaliyetlerini örgütledi.1937′ de Stalin kovuşturmaları sırasında tutuklanıp Sibirya’ya sürüldü.1942-1943’te orada, tam olarak bilinmeyen koşullar altında öldü.

 

Soracağım birçok soruyu cevaplamış oldun Melisa, peki bu kadınların edebi eserlerini Türkçeye çevirmeyi düşünüyor musunuz?
L. Ekmekçioğlu- M. Bilal- Çok isterdik ama Ermenice’ den çeviri çok zor. Bu kitabın çevrilip hazırlanması 2 yıl sürdü. Çeviriler için birçok arkadaşımız gönüllü destek sundu. Onlara sizin aracılığınızla reşekkür etmek istiyoruz. Kitapta annelerimize de teşekkür etmeyi unutmuşuz… Sonsuz desrekledikleri için, Röne Ekmekçioğlu ve Slrpuhi Bilal’e çok teşekkür ederiz. Konumuza dönecek olursak, beş kadına ait eserlerin Türkçeye çevrilip tanıtılması projesini, yayınevlerinin ciddiye almalarını isteriz.

 

Günümüz Ermeni toplumunda kadınlarla ilgili düşüncelerini ve düşündürdükleri nelerdir?
Toplumumuzda, kadınlarımıza burjuva kültürünün etkisiyle belirli roller biçilmiş olduğundan farklı davranan dışlanıyor. Kadınların kadın kollarında faaliyet yürütmesi, yardım kuruluşlarında aktif olmaları bekleniyor. Yönetim ve karar mekanizmalarında yoklar. Kilise yönetimlerinde kadın “tağagan”lar yok. Kadınlarımız ancak fakirlere yardım kollarında faaliyet gösteriyorlar. Düzenlediğimiz panelde bu konuların üzerine gittik. İlk önce tepkiler aldık, ama şu anda birçok kilisede kadın yöneticiler olduğunu görüyoruz. Kadınlar talepleri ile gerçek birer yönetici olarak bulundukları yerde kendilerini ispatladılar. Bu hiç de kolay olmadı. Bu beş kadının edebi eserlerinin ders aralarında okutulması konusunda öğretmenlerimize ısrar ettik, birkaçı bu eserlere yer veriyor. Bunlar çok küçük adımlar ama gene de geri dönüşüm için umut vaat ediyor.

 

Bu kadınların etkilendikleri yabana akımIar var mı, diğer uluslardan kadınlarla ilişkileri ne düzeyde?
L. Ekmekçioğlu-M Bilal- Batı’ya yönelmiş olan pek çok Ermeni aydını gibi bu kadınlar da Fransızca biliyordu; dolayısıyla Fransız feminist literatürünü yakından takip ediyorlardı. Aynı zamanda birer “Osmanlı” aydını olan bu kadınlar, Osmanlı toplumunun Ermeni olmayan aydınlarıyla da zaman zaman ilişki kuruyorlardı. Bu bağlamda, Ermeni kadınların feminizm anlayışının pek çok farklı kaynaktan beslendiği söylenebilir.

 

Neden bu beş ermeni feminist kadın?
L. Ekmekçioğlu-M. Bilal- Seçilen metinlerde de görüleceği gibi, bu kadınların cinsler arası güç eşitsizliğini çözümlemede kullandıkları kavramsal araçlar ve çözüm önerileri, dünyada yükselmekte olan “Birinci Dalga Feminist Hareket”in kuramsal çevresiyle paralellik gösterir. Derlemede özellikle bu beş kadına yer verilmesinin en önemli nedeni, Osmanlı Ermeni toplumunda kadın haklarıyla ilgili talepleri gündeme getirip, bu hakların elde edilmesi için cemiyetler, dergiler gazeteler kuran, romanlar, öyküler, oyunlar, şiirler yazan öncü kişiler olmalarıdır.

 

Zamanına göre öncü ve politik kimlikler taşıyan bu beş feminist kadını gün ışığına çıkaran Lerna ve Meisa’ya çok teşekkür ediyoruz. Yaşamlarını kadın hakları mücadelesiyle geçiren bu öncü kadınların deneyimlerini hayatlarımıza aktarmak, ya da yaşamlarımızı bize biçilen kadın rolleriyle sürdürmek… Hayatlarımıza ve kimliğimize sahip çıkalım. Burada Duygu Asena’yı anımsamamak mümkün değil: “Ozgürsünüz… gücünüzü bilin”

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.