Diyarbakır’ın mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan ve birçoğu kaybolmaya yüz tutmuş Ermeni yemekleri, bir kitapla yeniden gün yüzüne çıktı. “Amida’nın Sofrası- Yemekli Diyarbakır Tarihi” isimli kitabın yazarı Silva Özyerli, hem kitabını tanıttı, hem de yemeklerden birini yaptı.
Tarihi Diyarbakır evlerinden biri farklı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Etkinliğin konuğu İstanbul’da yaşayan Diyarbakırlı bir Ermeni ailenin mensubu Silva Özyerli’ydi. Çocukluğu Diyarbakır sokaklarında geçen Özyerli, bugünlerde yeniden doğduğu kentte.
Özyerli’nin bu kez geliş sebebi yazdığı bir kitap. Özyerli, “Amida’nın Sofrası/ Yemekli Diyarbakır Tarihi” isimli kitapta, Diyarbakır’ın son yüzyıllık tarihini, gündelik yaşamını ve yemek kültürünü anlatıyor. Diyarbakır yemekleri hakkında uzun yıllar araştırma yapan Özyerli, birçoğu kaybolmaya yüz tutmuş Ermeni yemeklerini eskiden pişirildikleri halleriyle gün yüzüne çıkardı. İmza günü için kente gelen Özyerli, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, kitabı yazma nedenini şöyle anlattı: “Kitabı yazma nedenim, Sur’un Gavur Mahallesinin yerle yeksan olması. Bir taş ustasının kızı olarak o dönem yas tuttum. Sadece annem babam değil, bütün atalarım gibi bu topraklara emek veren insanların ürettiği her şey yok oldu. Bu beni çok üzdü, yaraladı yas dönemi geçirdim. Onlara bu hakkını ödemem lazım dedim. Vefa borcumu ödemem lazımdı. Yok olan bir mahalleyi anılarıyla, hikayeleriyle yazıp gelecek kuşaklara bırakmam gerekir diye düşündüm.”
Özyerli, imza gününün ardından bir de Ermeni yemeği yaptı. Özyerli, halk arasında pite pile olarak bilinen yemeğin yapılışını şöyle anlattı: “Yemeğin orijinal adı patte ve pale ama halk arasında pite pile gibi bir isim almış. Anlamı sar ve çöz. Alışık olduğumuz dışında bir sarma çeşidi. Asker gibi dizilen değil gelişi güzel dizilen sarmalar. Bu sarmanın diğer bir ismi de puluk sarma yani yıkık sarma. Piştikten sonra yapılan işlemden dolayı sarma sarmayı yıkıp daha kötü görüntü oluşturuyorlar ki daha lezzetli olsun. Bunun üzerine omlet tarzı bir sos dökülüyor ve sarımsak konuyor. Bu sosu içine çekebilmesi ve daha lezzetli olabilmesi için yemeği yıkıyorlar yani dağıtıyorlar. Onun için yıkık sarma deniyor.”
Yemeği yaparken duygulandığını anlatan Özyerli, “Kültür dediğimiz şey, özellikle mutfak kültüründen bahsettiğimizde, yaşayan bir değer. Bir kültür 3-5 senede oluşan bir şey değil. O toprakta yaşayan bütün halkların süzgecinden geçirip, bugüne taşıdığı bir değer. O kültürü oluşturan halklardan biri eksildiği zaman, o kültürde de birtakım eksilmeler olur. Sadece insan ve toprak yoksunlaşmıyor, mutfak da yoksunlaşıyor. Dolayısıyla buralarda hatırlanmayan ya da çok yaşlıların bildiği bir yemeği tekrar getirip, konuşarak anlatarak birlikte yapmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum ve eminim benden sonra 1 kişi bunu yapacak. Bu da o kültürün, o toprağa ait yemeğin orada devamlılığını sağlayacaktır” dedi.
Özyerli, kadınların eşliğinde yaptığı yemeği daha sonra konuklarına ikram etti. Kadınlar yemeğin ardından eski günleri yad etti.