Mıgırdiç Margosyan Sürpriz Miydi?

Mıgırdiç Margosyan Sürpriz Miydi?
Cumhuriyet Kitap
Şeyhmus Diken
27.09.2018

İsterseniz hemen başlığa çektiğim soru nevinden kelama; bir cümlecik yanıtı en başında vereyim, Hayır değildi. Okkalı bir gerçeklikti Mıgırdiç Margosyan. Neden mi gerçeklikti! Şöyle…

 

Ülke geçtiğimiz yüz yılın başında ciddi bir altüst oluş yaşamıştı; topyekûn. Adeta bir nevi Makbul Vatandaş statüsünde olan altıyüz yıllık imparatorluk bakiyesinin son demlerine kadar “Millet-i Sadıka”sı olan tebaa, nasıl olmuştu da sicilden düşürülüvermişti.

 

İşte, orta yerde duran ve hâla siyaseten cevabı verilememiş soru’nun, belki de ironik dilli edebiyatı ile varoluş hâlidir bana göre Mıgırdiç Margosyan…

 

1938 yılında Diyarbakır’da doğar Mıgırdiç Margosyan.

 

Babası Sarkis (namı diğer Ali), anası Aznif (namı diğer Hanım) ile 1930’larda  evlenince, Margos ailesinin ilk meyvesi olarak bir kız çocuğu dünyaya gelir o zamanların Diyarbekir’inin en gözde mahallelerinden Suriçi Xançepek’te… Aras nehrinden müsemma adı Araksi konulan bebek daha doğar doğmaz ilk gün hayatını kaybeder. Bir yıl sonra Hanım yine iki canlıdır. Bu kez bir erkek doğurur.

 

Baba Sarkis çocuğuna, 1915’de “qefle zamanı” kendisi henüz üç-dört yaşlarındayken, yüzünü hayal meyal bile hatırlayamadığı, Siverek(Urfa) yakınlarında qafle vakti kaybettiği babasının adını koyar: Mıgırdiç!

 

Taze ömrünün altıncı ayında Mıgırdiç bebek de sıcağında adeta yumurta pişirilen Diyarbekir yazı’na yenik düşer ve nerede olduğu belli olmayan büyük babası ve dahi adaşı Mıgırdiç’in ruhunu aramaya gider öte yakaya sanki!

 

Ailenin yaşlısı Saro Nene, sürgün zamanı kaybettiği kocası Mıgırdiç’i ikinci kez kaybetmiş gibi tuhaf hüzne gark olur. Baba Sarkis de sanki babası Mıgırdiç’i kaybetmiş gibi kendini bir kez daha yetim hisseder, altı aylık evladı Mıgırdiç’i kaybedince…

 

Aznif namı diğer Hanım, üçüncü kez yine gebe kalır! Dokuz ayı bir tamam dolar ve doğurur. “Gözün aydın” der komşuları ve eklerler; “bu sefer de oğlandır!” Sonra, mutlaka uyulsun, gereği yapılsın nasihati misali de eklerler; “Oğlanın adını bu sefer de Mıgırdiç koymayasın. Ölülerin adını çocuğa koymak, uğursuzluk getirir” derler Sarkis’e!

 

Doğum sonrası doğumu kutlarken uyarıları da eksik etmeyen yaşlı kadınların karşısında; baba Sarkis’in cevabı kesindir:“Yemin kasem ederim ki; yedi oğlan daha doğsa Hanım ve bilsem ki yedisi de ölecek, gene de babam Mıgırdiç’in adı yaşayacak” der ve bu isim meselesine noktayı koyar.

 

İşte o inadına ad koyulan ve bizlere bunca güzel kitapları, yazıları, metinleri ve dahi hoş sohbetleri bağışlayan Mıgırdiç, aynen o Mıgırdiç’tir.

 

“İmparatorluk Bakiyesi”nden sonra entelektüelleri ve dolayısıyla edebi üretimleri neredeyse yok olurcasına uzunca bir süreliğine kesintiye uğrayan Anadolu ve Mezopotamya Ermenilerinin edebi sesi olur Mıgırdiç Margosyan.

 

Eskiden, mekânsal boyut itibariyle Diyarbekir sur içinin sadece bir tane Gâvur Mahallesi vardı. Az(k)alan “gâvur” sakinler üzülmesin, ayıp olmasın diye sıkça telaffuz edilmezdi Hançepek’in öbür adı Gâvur Mahallesi. Sonra, Mıgırdiç Margosyan “Gavur Mahallesi” adını koydu kitabına, daha rahat telaffuz edilmeye başlandı eski ve kadim Gâvur Mahallesi…

 

Geriye dönüp bakıyor ve hatırlıyorum. 1990’lı yılların başı olmalı! Tümüyle tesadüfi şehrin suriçindeki eski kitapçısında bir kitap ilgimi çekmişti: Gavur Mahallesi. Mıgırdiç Margosyan isminde Diyarbakırlı bir Ermeni yazmış, “Bebekusun Kitapları” isimli bir yayınevi de basmıştı. Kitabı heyecanla bir gecede okumuştum. Okumakla kalmamış, bir dolu benim gibi bu tür kitaplara ilgi duyanlara da önermiştim.

 

Sonra o “garip hemşehri”nin izini kovalamaya karar vermiştim. Doğrusu kitabın iç kapağında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Bölümü’nü bitirdiği, İstanbul’da öğretmenlik yaptığının dışında fazla bir bilgi de yoktu. İki yıllık bir uğraşı sonunda İstanbul Feriköy’de bir eczacı dostuna arada bir uğradığını öğrenmiş, bir kez de telefonla elbette daha önce tanışmamış ve Diyarbakır’dan arayan tanımadığı birinin kısmen soğukluğu içinde sorusu kendi içinde bir yanıtla, “Ya! Demek kitabım oralarda da okunuyor he!” gibisinden birkaç kelam etmiştik.

 

Şehrinden ayrılışından (1950’li yılların başı) neredeyse kırk beş yıl sonra, doksanlı yılların ortasında ilk kez Diyarbakır’a tekrar dönüş ve dostluğun başlangıcı. İşte belki de bir yazarın kendi kitabında hikâye ettiği “Günün birinde bir kitap okudum, hayatım değişti,” dediği türden. Bizlerin de dünyasına önce bir, sonra da diğer kitaplarıyla düştü Margosyan. İyi de oldu.

 

Ben kendi adıma, bende adeta alışkanlık yaratan çok kadim, sanki çok ama çok uzun yıllardır tanıdığım, ama hayatımın bir evresinde yitirdiğim, sonra tekrar buluştuğumda yitip giden, akamete uğrayan onca yılın kaybettirdiklerini hızla gidermeye çalışan biri haline dönüşmüş olmaya vesile olan Mıgırdiç Margosyan gerçekliği halini hep yaşıyorum dersem, yalan olmaz.

 

Şimdilerde son birkaç yıldır Diyarbakır’da yaşanan / yaşatılan onca yıkım ve felaketten sonra hayli hüzünlü olsa da; Diyarbakır dediniz mi Mıgırdiç Margosyan’ın yüreği pır pır eder. Yılda birkaç kez eli kanda ya da balda olsa gelmemezlik etmez, edemez.

 

Velhasılıkelam hem memleket Mıgırdiç Margosyanla yeniden tanıştı. Hem de Margosyan buruk duyguları hep içinde yaşattığı şehrine yeniden kavuşmuş oldu…

 

Üstelik bu kavuşmaya; 2015-16-17 yıllarında kentte yaşanan hendek-barikat-sokağa çıkma yasaklı haller nedeniyle üç yıldır yapılamayan Kitap Fuarının 25-30 Eylül 2018 tarihinde yeniden yapılması vesile oldu. Kitap Fuarının bu yılki artısı da Mıgırdiç Margosyan’ın TÜYAP Diyarbakır 6. Kitap fuarının onur konuğu ve yazarı olarak belirlenmesi oldu.

 

Üstelik Mıgırdiç Margosyan Sekseninci yaşını kutlarken…

 

Sizler bu yazıyı okuduğunuzda Tüyap Diyarbakır 6. Kitap Fuarında Söyleşiler, Sergiler, Belgeseller ve İmzalar ile Mıgırdiç Margosyan rüzgârı esiyor olacak.

 

Gavur Mahallesi, Söyle Margos Nerelisen, Biletimiz İstanbul’a Kesildi, Tespih Taneleri ve Tanrı’nın Seyir Defteri ile Çağdaş Ermeni Edebiyatının Diyarbakır eksenli ayağında yerini alan Mıgırdiç Margosyan’ın “Fıllaname” ile sekseninci yaşgününü şehrinde kutluyor olacağız. TÜYAP Kitap Fuarlarının vefa metni; “Gittin Ki Tez Gelesin: Mıgırdiç Margosyan” kitabıyla…

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.