Bugünlerde güngörmüş bir Ermeni kadını İstanbul’u ve cemaatini anlatıyor bizlere. Hem de öyle bir hararetle anlatıyor ki susturabilene aşk olsun. Yıllar boyu Kulis dergisinde, ardından da Agos’ta karşımıza çıkan Lutsika Dudu, tası tarağı toplayıp bir kitaba atmış kapağı. Keyfine diyecek yok. Aras Yayınları’ndan çıkan ve kendi adını taşıyan kitapta dilediği gibi çene çalıyor.
Lutsika Dudu’nun yaratıcısı, yılların tiyatro ustası Hagop Ayvaz. Bizim deyişimizle Baron Ayvaz. Kuşkusuz Lutsika Dudu’nun en önemli özelliği Türkçe harmanlı özel Ermenicesi, şimdilerde pek çok şey gibi yoklara karışmış o bir dönemlerin orta sınıf İstanbul Ermenice lehçesi değil. Onu daha da vazgeçilmez kılan o tatlı dille anlattığı birbirinden çarpıcı, cemaatin gündelik yaşam hikâyeleri.
Her biri gerçek bir karamizah harikası olan bu hikayeler cemaatin toplumsal yaşamındaki çarpıklıkları, aksaklıkları, kaypaklıkları olanca çıplaklığıyla ortaya koyuyor. İlk kez 1968’de boy gösteren Lutsika Dudu’nun öyküleri, aradan geçen yıllara meydan okurcasına her dem taze. Hal böyle olunca sevmeyeni de bol Lutsziga Dudu’nun ama ne gam. Lutsika Dudu’da öyle sevene sevmeyene aldıracak göz yok, o yalnızca kendi doğrularının peşi sıra gidiyor yıllardır, tıpkı yaratıcısı gibi.
Her cuma sabahı Agos’a uğrar Baron Ayvaz. Gazetelerini alırken mutlaka eski haftaya dair söyleyecekleri olur herkese. Ben de onun temiz ilgisinden, değerli eleştirilerinden nasiplenirim. Onu bu denli üretken ve yaşama bağlı gördükçe hepimiz taze şevkle oturur çalışırız. En azından Baron Ayvaz okuyacaktır, biliriz. Bekleyecektir Agos’un yeni sayısını.
Tutkuyla bağlanır Baron Ayvaz sevdiği şeylere. Tiyatro, Kulis, Lutsika Dudu, Agos koca gönlünde bu sevdadan payını alan birkaç şanslı dünyadır yalnızca. Hiç unutmam bir bayram günü gazetede kimseleri bulamayınca başımıza bir şey mi geldi diye endişelenişini. Şıpsevdilerin de ondan öğrenecek çok şey bulunur. Ne de olsa sevgilerini birbiri üstüne inşa eden, onları çoğaltan bir ustadır Baron Ayvaz. Gazetemizde yazıları yayınlandığında “Fotoğrafların altına Kulis arşivinden yazmayı ihmal etmeyin. Bari derginin ismi böylece yaşasın…” deyişi bundandır.
O Kulis’e verilen 50 yıllık ömrü, bir dergiyi yaşatma inadını en yakından Lutsika Dudu bilir. Lutsika Dudu, Ayvaz’ın kişisel yaşamına da tanıklık eder. Kulis’e uğradığı bir gün Ayvaz’ın tornunun doğum müjdesini alır, bir başka günse eşini muayeneye getirdiği Surp Pırgiç’in bahçesinde ustanın Kulis’in aboneliği için ağız eğdirenlerden duyduğu sıkıntıya ortak olur. Dinlediğiyle kalmaz o gerçekleri herkesin yüzüne çarpıverir. Kimilerinin yanakları kızarır.
Lutsika Dudu’nun gerçekliği, söylediklerinin bugün de geçerli oluşunda gizli. Eleştirileri nasıl da zamanımız için söylenmiş. Yazık, demek fazla bir şey öğrenmeden geçirmişiz aradaki uzun yılları. Lutsika Dudu söylediğiyle, söylendiğiyle kalmış. Ne de olsa Ermenice’nin sınırlarını zorlayan süslü sıfatlarla dolu methiyeler ve çıkarların çatıştığı noktalarda rastlanan iğneli sokuşturmalar ve üstü kapalı göndermeler dışında dürüst, yapıcı eleştirilere, çağdaş sorgulamalara hala çoğu insanın aklı ve gönlü açık değil. Ama zaman, kimilerinin yaşamı sınırlar içinde dondurma ve tekelleştirme ısrarına aldırış etmiyor. Bu kaçınılmaz gerçeği en iyi Lutsika Dudu bilir.
Lutsika Dudu’nun dillendirdiği bizim yakın tarihimiz. O nedenle hayatında hiç Lutsika Dudular görememiş olan yeni kuşaklar için bu derleme kitap gerçek bir armağan niteliğinde. Yüreğinde heyecanlı bir delikanlı saklı Hagop Ayvazlara da, onun güzelim kaleminden hayat bulan sivridilli, “Doğrucu Davut” Lutsika Dudulara da her zamankinden daha da çok ihtiyacımız var.