Altın Ülke: Çocukluk

Altın Ülke: Çocukluk
Cumhuriyet Kitap
Eray Ak
09.12.2016

Antranik Dzarugyan’dan ‘Çocukluğu Olmayan Adamlar’

 

Diaspora Ermeni edebiyatının önemli yazarlarından biri olarak kabul gören Antranik Dzarugyan’ın, Klemans Zakaryan Çelik’in Türkçeye kazandırdığı kitabı “Çocukluğu Olmayan Adamlar” ile yazar, 1915 sonrasında Halep’teki bir Ermeni yetimhanesinde geçen çocukluğunu anlatıyor.

 

Çocukluk; hesaplaşılması, iç dünyada bir şekilde karara bağlanması ve bu temellendirmeyle yola devam edilmesi gereken bir zaman dilimi çoğu yazar için. Tam da bu nedenle ve özellikle bugünün edebiyatı özelinde ilk verimlerini okuduğumuz genç yazarların hemen hepsi, çocukluğun tökezlemeye elverişli yollarında ilerlemeyi deniyor. Bu yol tökezlemeye elverişli çünkü sonrasında karakteri meydana getirecek pek çok yara ve ödülleri yine bu kısa fakat engebeli yolda deneyimliyoruz. Atılan temelden sonra üstene eklenenlerle de bir insan doğuyor nihayetinde…
Haliyle çocukluk dönemine ait hatıralar da bir ömür taşımak zorunda kaldığımız yükler içinde belki de en kıymetlilerden oluyor.

 

Yazının başlığını kendisinden emanet aldığım Filiz Özdem’in bundan yaklaşık bir yıl önce yayına hazırladığı kitabına “Altın Ülke: Çocukluk” adını vermesi de boşuna değil bu bağlamda. Kaldı ki kitap Türkiye’nin en karanlık zamanlarında çocukluğunu yaşamış yazarların, bu zaman dilimini anlattığı anılarından meydana gelmişti. 1980 öncesinde Türkiye’de çocukluğa, “artık kayıp bir zamana” odaklanması bakımından bir belge niteliği de taşıyordu aynı zamanda. Yani en karanlık çağlarda da yaşansa bu dönem, adı “Altın Ülke” konacak denli kıymetli bir zamandan bahsediliyor genel çerçevede; belgelenmesi, anlatılması, dile ve kaleme getirilmesi gereken bir dönem…

 

ÇOCUKLUĞUMUN BİR GÜNÜ GERİ GELSİN”

 

Antranik Dzarugyan’ın geçenlerde yayımlanan anılar toplamı Çocukluğu Olmayan Adamlar da tam olarak böyle bir düşünceyle yazılmış kitaplardan.
Diaspora Ermeni edebiyatının önemli yazarlarından biri olarak kabul gören Dzarugyan’ın, Klemans Zakaryan Çelik’in Türkçeye kazandırdığı kitabında yazar, 1915 sonrasında Halep’teki bir Ermeni yetimhanesinde geçen çocukluğunu anlatıyor. Bu çocukluk yıllarından ise vatan, milliyet ya da siyaset ayrımı gözetmeyen çocuk gözlerle herkesi yüreğinden yakalamayı başarıyor. Zaten Çocukluğu Olmayan Adamlar, Dzarugyan’ın pek çok dünya diline çevrilen ve isminin yanına yazılan önemli kitaplarından biri olarak biliniyor. Kitabın ve yazarının bu dikkate alınması gereken başarısında da Dzarugyan’ın büyük bir şefkatle kucakladığı bu çocuk bakışı önemli roller üstleniyor.

 

Her ne kadar Çocukluğu Olmayan Adamlar ismi, baktığımızda bir umutsuzluğu fısıldıyorsa da kulaklara -ki Dzarugyan’ın yazdıkları arasında dolaşırken de sıkça duyumsanıyor bu umutsuzluk- bu dönemde her ne yaşanırsa yaşansın, bu yaşananların değerli olduğunu ve bu değerin kısa bir süre için de değil, bir ömür boyu yürekte taşınacağını, kitabın adından başlayarak okurunu tüm yazdıkları boyunca bir umutsuz ve hüzünlü çember içine alan yazarı bile kabul ediyor.

Bu bağlamda kıssadan hisse tadında bir hikâyeyle açıyor kapılarını Çocukluğu Olmayan Adamlar okura.

 

“(…) Ölüm döşeğinde, sana bir gün daha bahşedileceği söylenseydi, geçirdiğin ömrün hangi gününü yeniden yaşamak isterdin ey bilge dostum?”

Bu soruya verilen cevap şöyle:
“Ömrümün tek bir gününü tekrar yaşama şansı verilseydi eğer, ah bir verilseydi, ne hülyalı gözleri olan o latif varlığı tekrar bulmak isterdim, ne zaferin sarhoşluğunu, ne o büyük esin anını, ne keyifli ve mutlu gecelerimi, ne gerdek gecemi ne de ilk evladımın çığlığını… Eğer ölüm karşısında yaşanacak bir gün daha verilseydi bana, ah bir verilseydi, isterdim ki çocukluğumun bir günü geri gelsin…”

 

Antranik Dzarugyan da kitap boyunca okuyacağımız acı çocukluk anılarına rağmen o günleri özlemekte; üstelik önsözde okuruna hissettirmeye çalıştığı gibi “İyi ki geride kaldı o günler” tadındaki yazısına rağmen özlemi, kelimelerinin her bir harfinden sızmakta… Yoksa ne böyle bir kitap ortaya çıkabilirdi ne de böyle bir yazar bu kadar içten cümlelerle bahsedebilirdi çocukluğundan.

 

YETİMHANE YILLARI…

 

Hazır yazarından bu kadar söz etmişken kim olduğundan bahsetmekte yarar var. Çünkü belli bir kesimin haberdar olmasına karşın Türkçede ilk kez kendine yer buluyor Dzarugyan. Oysa pek çok dile çevrilerek dünya çapında satış başarısı yakalamış kitapları ve Ermeni edebiyatına katkılarıyla bu topraklardan çıkmış bir yazarın hakkını daha önceden ödemek gerekirdi diye düşünüyorum. Özellikle de bu yazının yazılmasına neden olan Çocukluğu Olmayan Adamlar, Dzarugyan’ın kendi çocukluğundan yola çıkarak aynı acılardan geçmiş, aynı duyguları yaşamış pek çok kişiyle bağ kurabilmesi ve böylelikle yazarın en tanınmış kitabı haline gelmesiyle dikkat çekiyor.

 

Sevan Değirmenciyan, kitabın sunuş yazısında Dzarugyan’ın edebiyat dünyasındaki yerini kısaca açıklıyor: “Diaspora Ermeni Edebiyatı, 1922’den sonra İstanbul’dan Paris’e göç etmek zorunda kalan çoğu yirmili yaşlarındaki gençlerin üretimiyle Fransa’da gelişip şekillenirken, 1915’te Anadolu’dan Suriye çöllerine sürülenler ve onların çocukları da 1930’lardan itibaren edebi faaliyetlerini artırmaya başlamıştı. Antranik Dzarugyan, hem yazarlığı hem de yaşamöyküsüyle bu kuşağın en önemli temsilcilerinden biridir.”

 

Çocukluğu Olmayan Adamlar’a gelene kadar şiir, edebiyat dergiciliği ve gazetecelikle uğraşan Dzarugyan, onu kitlelerle tanıştıracak bu kitabını 1955’te yazıyor. Yazarın kitlelere ulaşmasında ona önayak oluyor. Bu kadar çok benimsenmesinin nedeni de yukarıda anlatıldığı gibi; Çocukluğu Olmayan Adamlar’ın kendi kuşağından birçok Ermeni’nin yaşadığı yetimliğin ve yetimhane hayatının edebi bir anlatısı olması…

 

Kitabın yazılmasına neden olan zaman dilimi de çekilen acıların ve yoklukların çevresinde şekilleniyor.

Antranik Dzarugyan ve annesi 1918’de Hama’dan ayrılıp Halep’e geçerler. Dzarugyan’ın annesi, birçok Ermeni muhacire ev sahipliği yapan terk edilmiş bir Osmanlı kışlasına yerleşir. Anne çalışmak zorunda olduğundan, henüz beş yaşındaki oğlu Antranik’i yetimhaneye teslim eder. İşte Antranik Dzarugyan’ın bu kitabının temelleri de daha o zamandan atılır diyebiliriz. Yazarın, birkaç yıl süren ve kitapta hemen tüm detayı ve duygusuyla anlattığı bu yetimhane yılları; Dzarugyan’ın kaleminden çıkanlara dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, onun ve o dönem beraber kaldığı arkadaşlarının yaşamında önemli bir yer tutar. Herkesin çocukluğu kendi cennetidir ama cehennemden kaçarak yaşanmış bir çocukluk, o çocuklukta yaşanan tüm acılara rağmen her şeyi farklı kılar. Antranik Dzarugyan ve yetimhane yıllarını yazdığı kitabı Çocukluğu Olmayan Adamlar bunun önemli örneklerinden biri olarak karşımızda.

 

Üstelik tüm duygusuyla bir anı yumağı olmanın da ötesine geçiyor Çocukluğu Olmayan Adamlar. Kitap, bir roman üslubunun detaycılığında yazılmış. Aynı şekilde bir çocuk kahraman olarak Antranik Dzarugyan, arkadaşları ve onların karşısındakilerin roman kahramanlarından hiç de eksik kalır yanları yok. O nedenle Çocukluğu Olmayan Adamlar için anılar harmanından doğmuş bir roman demek hiç abartılmış bir ifade olmaz.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.