Haberini daha önce verdiğimiz gibi Agop Arslanyan’ın geçenlerde Aras Yayıncılıktan “Adım Agop, Memleketim Tokat” adlı bir kitabı yayınlanmıştı. Bu kitabın yayınlanmasından sonra Agop Arslanyan okurlarından birçok mektup aldı. Bunlardan biri Ankaralı bir Türk olan Haydar Çetin’den gelmişti ve kendisine elektronik posta kanalıyla ulaşmıştı. Son derece ilginç olan bu mektubu aşağıda yayınlıyoruz.
***
Saygıdeğer Agop Bey
Ben Ankara’da yaşayan, aslen Kırşehirli bir Türküm.
Ama kendimi Ege’de Rum, Midyat’ta Süryani, Diyarbakır’da Kürt, Bir Çerkez köyünde Çerkez, Tokat’ta Ermeni olarak hissediyorum.
Tokat’ı eşim nedeniyle tanıdım.
Nedendir bilmiyorum Tokat’ta bugüne kadar anlayamadığım bir şey beni hep kendine çekiyordu.
Bunu da kitabınızı okuyunca daha iyi anladım. Maalesef Tokat’ın Ermeni geçmişi ile ilgili yeterli bilgiye bir türlü ulaşamamıştım.
Dinlediğim bir kaç anı dışında Ermeni izi bulamamıştım.
Bilirsiniz Sivas yoluna çıktığınızda Geyras’da sol tarafa bir köy yolu çıkar. Sizin zamanınızda adı nedir bilmiyorum, şimdilerde Kızılöz denen köy var. O köye yaklaşık 2 km uzaklıkta eski adı Odaba olan bir Çerkez Köyüne gidip gelirim. Şimdiler de bu köy, eski adı Fenk, yeni adı Cat olan kasabanın da yolu üzerindedir.
Ermenileri Çerkezlerden çok sordum ama o kadar az şey anlattılar ki beni tatmin etmedi. Tokat’ta ise temas ettiğim kişiler ise hiç bilgi sahibi değiller.
Geçen senelerde köy evinin kapısını tamir için biri geldi. Bana gizlice annesinin Ermeni olduğunu söylediler. Ama ben ona bir şey soramadım. O amcaya çok şey sormak istedim. Neler hissettiğini, annesini, ruhunun derinliklerinde neler sakladığını hiç bir şey soramadan sadece o mahir ellerine baktım. Yüzünün çizgilerinde neleri sakladığını hayal ettim.
Eşim ve çocuklarım bu yaz yine Tokat’ta idiler. Eşim telefon etti “Kızılöz Köyündeki Abdullah Amca” öldü diye. Abdullah Amca’nın annesi de Ermeniydi. Bir yakınımı kaybetmiş gibi kahroldum. O güzelim, yaralı insanları gerçek yüzleri ile tanıyamamaktan dolayı çok üzgünüm.
Çocukluğumda babaannem anlatırdı “büyüklerimiz Ermeni kesmeye gitmişlerdi” diye. İşte çocuk kafam, keşke daha fazla ayrıntı öğrenebilseydim.
Bir küfür gibi bellettiler bize “Ermenileri”.
“Millet-i sadıka” diye bildiğimiz Ermeniler hakkında bize verilen şeylerdi bunlar.
Daha sonra Aras Yayıncılıktan çıkan kitaplardan öğrendim bizim Ermenileri.
Ne çok bize benziyorlardı, ne çok bizim şimdilerde olmak istediğimiz gibi yaşıyorlardı.
Ne çok insan, ne çok bizim komşumuz, dostumuzdular.
Sizi fazla meşgul etmek istemiyorum ama sizinle ortak yanımız var
1) Köy kökenliyiz,
2) Tokat’lıyız (!),
Ayrıca ben Tokat’ta kendimi Ermeni olarak hissediyorum. Şehrin sokaklarında gezerken sizlerden bir şeyler bulurum umudunu taşıyorum. Perşembe günü yine Tokat’a gideceğim. Elimde kitabınız ve sizi orada arayacağım. Eskiden kalan her evin önünde “Agop Bey Amca”nın delilik günlerinden kalan izlerini süreceğim. Agop Bey Amca diyorum ben 45 yaşındayım.
Aslında duygu yüklüyüm ve anlatacak, ruhumu boşaltacak çok şeyim var.
Ama dedim ya sizi fazla meşgul etmek istemiyorum.
Eğer yolun uz buralara düşerse başım gözüm üstüne konuğum, olursunuz. Sizi alıp Tokat’a götürmek isterim. Ve beni çok mutlu edersiniz.
Tokat ile ilgili benden bir isteğiniz olursa: Kürtlerin dediği: ‘gözümle beraber.’
Size saygılarımı sunuyorum.