Türkiye Ara Güler’in kaybı ile sarsıldı. Cenazesine katılabildim, bir gün sonra Çin’e gittiğim için kaçırmaktan korkmuştum. Duygusal, samimi ve bir sanatçı için görkemli bir buluşmaydı. Gerek Ara Güler, gerek cenazesi hakkında her şey söylendi. Buna rağmen birkaç noktayı vurgulamak istiyorum: Bundan yalnız iki ay önce Bomonti’de Ara Güler Müzesi açılmıştı. 90 yaşındaki usta fotoğrafçı, sürekli “Ben bir foto muhabiriyim” diyerek kendisine karşı mütevazı bir yaklaşıma girse de, Ara Güler, uzun ömrü boyunca çektiği tüm görselleri -yani eski deyimlerle kontakları, diaları- eski Leica’sı kadar sevmese bile dijitallerle yaptığı çekimleri, hepsini özenle biriktirdi, korudu. İşte onların güçlü bir müzeyle geleceğe doğru açıldığını görebilmesi, eminim hayatının en mutlu anlarından biriydi. Sanatçıların en büyük sorunudur bu: “Benden sonra eserlerimin akıbeti ne olacak?” Özellikle yaşamla sürdürülen büyük kapışmanın “grande finale” dönemi yaklaşırken, bu koca kuşku çıkmaya başlar ortaya… Her büyük sanatçının bir rüyası, bir umudu ve kaygısıdır bu! Bunu laf gelişi değil, birinci elden, konunun içinden biliyorum. O gün Ara Güler için hissettiğim mutluluk ve keyif, o yüzden emsalsizdir. Ara Güler için söyleyebileceğim bir diğer konu, fotoğrafları nedeniyle biraz kim vurduya giden yazarlığıdır. Örneğin en son Aras Yayıncılık’tan çıkan “Babil’den Sonra Yaşayacağız” başlıklı kısa hikâyeleri içinden, aynı ismi taşıyan metin, müzede de bir duvarı boydan boya kaplıyordu ve inanılmaz derecede etkiliydi: “Merhaba. Ben uzun boylu denizci. Tanıdığınız uzun boylu denizci. Doğuştan Hint-Avrupalı, Ari veya Sami ırklarına mensubum. Sarışınım, beyazım, Habeşim, karayım. Grönland, Kop, Adisababa, Bombay, Sulukule, Sidney, Leningrad, New York, Kanada veya Nagazaki’de doğdum…” diye başlayıp devam eden o müthiş kitabı bugün hemen alın ve okuyun. Kilisede yankılanan cümlenin dediği gibi, “küçük insanların muhteşem yaşamından” o müstesna kareleri, basit ve firara hazır anları çaktırmadan zapt ederek çıkaran gözün, diline ve kalemine de nasıl hâkim olduğunu bizzat yaşayın! Mekânın cennet olsun…