Tarihimizin en trajik olaylarından biri hiç kuşkusuz Balkan Savaşı’dır. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışındaki büyük etkisi bir yana, milyonlarca insanın felaketlere düşmesine neden olmuş, sayısız faciaya yol açmıştır Balkan Savaşı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından bu yana çok geniş bir coğrafyayı kaplayan ‘artçı şoklar’ aradan geçen seksen yıllık süreye rağmen sona ermiş gibi gözükmemektedir. Sadece son on yılda neredeyse yarım düzine daha Balkan savaşı yaşadık.
Slovenya ve Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan kopmasıyla başlayan süreç, 90’lı yıllar Avrupa’sının kana bulandığı Bosna Savaşı ile zirve yaptı. Ardı sıra patlak veren Kosova Savaşı ise tüm dünyanın yüreklerini ağzına getirdi. Çünkü okyanus ötesi süper güç ABD’nin de büyük bir hava harekâtıyla katıldığı savaş son ana kadar nereye varacağı bilinemeyen bir kaostu aslında. Sonunda Miloseviç yönetiminin teslim bayrağını çekmesiyle herkes derin bir ‘oh’ çektiğinde her şey sona eriyor sanmıştık, olmadı. Yine olmadı ve geçen ay, bu sefer Makedonya karıştı.
Makedonya’nın karışması şimdilik sinmiş gibi gözükmekte. Lakin bölgenin özelliklerini bilenler bunun geçici olduğundan da eminler. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun en son kaybettiği topraklardan olan Makedonya tüm bölge ülkelerinin ideallerinin çakıştığı garip bir coğrafyaya sahip. Bulgarların, Yunanların, Sırpların, Arnavutların ve Türklerin bölgede nüfusları, mazileri ve iddiaları var.
Peki de biz bu meseleleri ve kökenlerini ne düzeyde biliyoruz?..
İtiraf etmek gerekirse uzmanları bir yana bırakırsak, toplum olarak bu konuda pek de bilgili olduğumuz söylenemez. Büyük bir imparatorluğun tüyler ürperten görkemli mirası üzerinde yaşayan insanlar gibi davranmadığımız çok açık. Ancak, bu alandaki açığımızı kapatmamıza yarayacak, son derece nitelikli bir kitap çıktı. Aras Yayınları’ndan çıkan ‘Balkan Savaşı’ adlı kitap birçok açıdan çok öğretici ve ibret verici öğelerle dolu.
‘Balkan Savaşı’ adlı kitabın en önemli özelliği, bir tarih kitabı olmasına rağmen, tarihin içinde yazılmış olması. Aram Andonyan söz konusu kitabı tam da savaş sırasında yazmış. 1913’te de tamamlamış. Kitabı, çok önemli bir kaynak kitap haline getiren en önemli özelliklerden biri buysa diğeri de şu ki dönemin sosyal, ekonomik ve entelektüel analizini yapmakta üstün çaba sarf eden Andonyan bugünümüze bile ışık tutacak bulguları ve değerlendirmeleri ayaklarımızın altına seriyor. Örneğin, dönemin gerektirdiği ekonomik, sosyal, teknik ıslahatları yapmakta ayak direyen Osmanlı yönetiminin nasıl Avrupalıların karşısında güç kaybettiğini ve eski vilayetlerinin ittifakı karşısında büyük trajediler yaşamak durumuna düştüğünü gözlerimizi yaşartacak ifadelerle aktarıyor. İstibdat’ı deviren İttihat ve Terakki’nin de bu ıslahatları yapmak yerine çocukça ideallere ve duygulara kapılarak koca imparatorluğu hangi hazin noktalara taşıdığını yürek burkan bir şekilde anlatıyor Andonyan.
Doğrusu, ‘Balkan Savaşı’ her yurtsever için büyük kederlere gömülmek pahasına olsa da okunması gereken bir kitap. Sayısız talihsizlik, dramatik başarısızlık ve ihanete rağmen Türk ordusu’nun savaşın en zor ve umulmadık anlarında gösterdiği kahramanlıklar ise gerçekten yürek paralayıcı, göz yaşartıcı.
Balkan Savaşı, günümüzde Balkanlar’da neler olduğuna dair fikir sahibi olmak isteyenlerin referans edinecekleri kaynak bir kitap olarak değerlendirilebilir. Sadece tarih bilinci edinmek isteyen okurlarca değil, tarihçiler tarafından da dikkatle analiz edilmelidir. Kitapta, etnik yapılarıyla, dönemin siyasi güç dengeleriyle, ordu teçhizatları ve ekonomik yapılarıyla analiz edilerek anlatılan siyasi çatışmalar, paylaşılamayanın ne olduğu hakkında da fikirler veriyor. Ortaya çıkan en sarih gerçeklerden biri de Osmanlı’nın gerçekten de bir Avrupa devleti olduğu.