Biblioman’ınız Diyor ki… “Balığı Seviyorum”

Biblioman’ınız Diyor ki… “Balığı Seviyorum”
Gaste Gazetesi
Sedat Varolgil
01.09.2006

1 Eylülden beri balık tezgâhları ile bünyemiz arasında muazzam bir çekim alanı oluşmuş durumda. Erbabının, balık âşıklarının aylardır yolunu gözlediği günler nihayet geldi, çattı… Balık avlama yasağının kalkmasıyla birlikte melul melul duran o tezgâhlarda ha babam de babam bir hararet, bir hareket başladı! Kaç müpteladan duymuşuzdur kim bilir: palamudun, istavritin, çinekopun ve hele hele o soylu, ihtişamlı lüferin yanında dünyada başka balıkların esamasinin okunamayacağını! Bize şahsımızı bu temaşaya dâhil eden atalarımıza ve bilumum coğrafyamıza teşekkürü borç biliriz. Bir dostumuz Fransa’ya gitmişti de, balık getirmişler önüne. Şöyle bol soslu bir şey. Balığı içinde garibim, nafile arayıp durmuş. “Onca sosu tahta parçasına da döksen yenir”, demesi hala hatırımızdadır! Lüferin, palamudun asaleti kendindendir. Onca sosa gerek yoktur. Özellikle lüfer tabakta arz-ı endam ederken, pardon tahtında otururken rakı, kavun vesaire önünde hazır ola geçer. Bu ülkenin dünyaya marka olacak bir şeyini arıyorsak eğer, al sana şehirli, kendinde, dipdiri, pırıl pırıl bir şaheseri! Peki, hepsi bu kadar mı? Bu coğrafyanın deryası, ummanı, thalassosu, denizi, suları, su birikintileri yalnızca bu birkaç balıktan mı ibarettir, ( ya da ibaretti mi demek gerekir)?

 

Haşa!!! … Cevabı, 576 sayfalık, 2.hamur, ciltsiz, 16 ya 24 cm ebadında, İstanbul’da Mart 2006 ‘da basılan, içinde o elleri öpülesi yazarının 208 resim ve yaklaşık 100 tablosuyla bezeli kitabının kah su yüzünde, kah su altında yatmaktadır. Bu şehrin cennet mekân evlatlarından, zamanının İstanbul Balıkhanesi Müdürü, Karekin Deveciyan’ın, ilkin 1915’de Osmanlıca,1926’da da Fransızca basımı yapılan “Türkiye’de Balık ve Balıkçılık” kitabı nihayet, nihayet ve de nihayet Türkçe’de yayınlanabildi. Aras Yayınları ve çevirmeni Erol Üyepazarcı’ya ziyadesiyle tebrikler!

 

Efendim, sadede geliyorum. Bu kitap alanındaki ilk çalışmadır, sadece konuya hâkimiyeti dolayısıyla değil, yazarının hassas çizimleriyle de görsel bir şölendir. Sosyolojik, kültürel, zoolojik ve gastronomik tarihimiz açısından da yedi derya bir eserdir.

 

Balığı seviyorum, okumayı seviyorum, bu memleketin havasını, suyunu merak ediyorum diyorsanız ve de İstanbul’un sahilinde oturup balığını yemeyi bir ayin gibi huşu içinde idrak edenlerdenseniz, lütfen akşama çarşıdan balık, roka limon almaya çıkmadan bir kitapevinden bu matbuatı sorun. Ya da en azından bir göz atın derim!.. Yoksa boğazınıza kılçık kaçabilir!..

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.