Güvercinim Harput’ta Kaldı’da, Haçig’in güvercinlerini, kitabın başlığına taşır yazar. “Güvercinler” yaşlı Torik Ovan’ın, genç oğlu Haçig’in güvercin sevdasını anlatır. Tam da güvercin sevdasından vazgeçmeye karar verdiği zamanda, “Maviş” ve “Kayısı”nın tutkulu sahibi Mano’nun, bıçak darbelerine kurban gider Haçig. Böylece, Hamasdeg’in hemen hemen tüm öyküleri gibi hüzünlü biter “Güvercinler”de. Güvercinim Harput’ta Kaldı asıl adı Hampartsum Gelenyan olan yazar Hamasdeğ’in doğup, büyüdügü Perçenç (Perçenk sonradan Akçakiraz) köyünün ahalisini anlattığı öykülerinden oluşur. Nasıl yaşadıklarını Hamasdeğ’in kısa öykülerinden öğrendiğimiz Perçenç köylüleri, saygı ve sevginin ön plana çıktığı insan ilişkilerini taşır günümüze… Köy yaşantılarına eklenen “acı sonlar”la akıp giden günlere, kimi kez bir çocuk, kimi kez bir yetişkin gözü ile bakar Hamasdeğ. Öykülere sinen masalsı anlatımların yanında, köylünün sorunlarını da vurgular. Öyküler içinde anlatmadığı tek şeyse (Mavi Boncuk’un dışında) “sevda”dır yazarın. Belki de yaşlısıyla, genciyle Perçenç’in bütün köylüleri “toprağa” vurgundurlar da o yüzden…
“Diaspora’nın (Yunanca; Babillilerce İÖ 538’de Filistin’den sürülen Yahudiler’in başka diyarlarda kurdukları yerleşim veya yerleştikleri topraklar) çağdaş en büyük yazarı Hamasdeğ” olarak tanımlar onu şair Kemork Emir. Aras Yayınları’na göre “Hırimyan Hayrig ve Sırvantsdyants ile başlayan, Tılgadintsi, Zartaryan, Mıntzuri ve günümüzde Margosyan ile devam eden Ermeni taşra edebiyatının ara ve özel bir halkasıdır Hamasdeğ. 1911 yılında, günümüz ilk ve orta öğretimine eşdeğer olan, Ermenice, Türkçe ve İngilizce eğitimlerin verildiği “Getronagan” okulundan mezun olur ve çoğu Harputlular gibi Amerika’ya göçer. Köyüyle ilgili tüm öykülerini ise, doğup büyüdüğü topraklara tümüyle uzak olan Amerika’da yazar. Hamasdeğ, öz yaşam öyküsünde köyünü şöyle anlatır:
“Doğduğum ve çocukluğumla ilk gençliğimin geçtiği Perçenç, Harput’un bağlık bahçelik, bereketli köylerinden biriydi. Aradan geçen yarım yüzyıla köyümüzün ruhsal haritası, yolları ve kutsanmış insanları sindi ve ben onların hâlâ orada olduğuna inanıyorum. Kâgir kiliseleri, değirmenleri, köprüleri, özellikle okulu ve yüzyılların içinden gelen bir o kadar kutsanmış öğretmenleriyle tüm bunlar o kadar tanıdık ve bize özgü idi ki… ”
Tıpkı Margasyon’ın öyküleri gibi “sıcacıktır” öyküleri… Kültürleri kültürümüze karışmış Ermeni insanlarının, sonu hep hazin biten öykülerinin, herhangi bir köylümüzden çok da farkı yoktur. Ekip biçtikleri toprak aynı topraktır çünkü… Soluk alıp verdikleri hava ve özlemle yağmuru bekleyen başaklarının da aynı başaklar olması gibi… Bu yüzden “yazar hakkında” başlığı altında bilgi veren Aras Yayınları da bizimle aynı fikirde; “Hamasdeğ’in edebiyatı, kendi toprağında boyatan bir ağaca benzer. Öykülerinin kahramanları, yaşamın içinden renkli, çarpıcı tipler ve hayvanlarıdır. İnsancıllığın hep ön planda olduğu öykülerinde hazin temalar felsefesi bir yaklaşım, sade bir dil ve akıcı bir anlatımla işlenmiştir”
Güvercinim Harput’ta Kaldı, 1963 yılında Kadıköy Aranyan Okulu’ndan Yetişenler Derneği’nce Hamasdeğ’in çeşitli eserlerinden derlenen ve Badmıvadzkner ve Hekyatner (Öyküler ve Masallar) adıyla İstanbul’da, Hermen Matbaası’nda basılan 384 sayfalık Ermenice kitapta yer alan 17 öykünün 10’unun çevirisinden oluşuyor. Yazarın daha önce de yayınladığı kimi öyküleri Güvercinim Harput’ta Kaldı’da uzun bir aradan sonra yeniden okuyucuya sunuluyor. Küğı / Köy (1924, Boston), Antsrevi / Yağmur (1929, Paris), İsbidag Tsiavori / Beyaz Süvari (1952, Los Angeles), Kaçn Nazar Yev Dasnerek Badmıvadzkner / Yiğit Nazar ve On Üç Öykü (1955, Kahire), Ağotaran / Dua Kitabı (1957, Beyrut), Aydzedomar / Keçi Takvimi (1960, Kahire), Hayasdani Lerneru Sırınkaharı / Ermenistan Dağlarının Kavalcısı, Araçin Serı / İlk Aşk (1966, Beyrut) yazarın daha önce yayınlanan kitapları…
Bir grup öğrencinin bir arada bulunduğu bir fotoğraf süslüyor “Güvercinim Harput’ta Kaldı”nın kapağını. Öykülerin, diğer anlatımlara göre keyifli tadını bilen okuyucular için Hamasdeğ’i özellikle “okuyun” mesajını verdikten sonra, kapak için düşülen notla bitirelim sözümüzü; “Mezre’deki (Elazığ) Getronagan okulu öğrencileri, Harput’un 8 km kadar doğusunda; 10. yüzyıldan kalma Khule köyü (Khulakeğ, şimdi Şahinkaya) manastırını ziyaretlerinde, haç şeklinde yontulmuş mezar taşları önündeler… Yüzyıl başlarında çekilen bu fotoğraftaki öğrenciler arasında Hamasdeğ’in olup olmadığıysa meçhul…”