Bu yazı, elimizdeki kitabı tanıtan ikinci yazımız olacak. Bir raslantı sonucu görebildiğimiz çalışmanın Fransızca baskısının önemli bir eser olduğu ve hak ettiği kadar tanınmadığı düşüncesiyle, bir tanıtım yazısı hazırlamış ve Cumhuriyet Kitap’a yollamıştık. Elimizde bir nüshası olmadığı için yayım tarihi konusunda kesin bir şey söylemek durumunda değiliz. Sadece “90’lı yılların başında” diyeceğiz. Ancak o yazımızı “kitabın yeniden yayımlanması” türünden bir dilekle noktaladığımızı hatırlıyoruz. Sonunda bu dileğimiz gerçekleşti ve ilk Türkçe basımından 91, Fransızca basımından ise 80 yıl sonra Deveciyan’ın kitabı tekrar okuyucunun karşısına çıktı. Türkiye’de Balık ve Balıkçılık, birkaç bakımdan önemli bir eser. Türkçe baskısı 1915 yılında yapılan kitap, bu konuda yayımlanmış ilk çalışma. Yazar daha sonra incelemelerini sürdürmüş ve bu ilavelerle, Fransızca olarak, 1925 yılında bir kez daha yayımlamış. Diğer önemi, içerdiği bilgiler.
Çalışmanın ilk bölümünde Deveciyan, Türkiye’nin denizlerinde ve tatlı sularında yaşayan balıkları ve diğer canlıları tanıtıyor. Bu bölüm ile ilgili olarak kitabın girişinde şu açıklamayı okuyoruz: “Her cins balıktan birer tane alınıp önce şekli resmedilip ve bütün vücudunun diken ve kılçıkları ayrı ayrı sayılıp kaydedildikten ve balığın renk ve büyüklüğü ile göz, diş, kulak ve saire azasının teşekkül tarzı tarif edildikten sonra her balığın kendine mahsus hayatıyla göç zamanı ve göç yolları, avlanma mevsimi ve avlanma vasıtaları, yumurta ve sütünü ne zaman attığı, kıymet ve lezzet ve nefasetinin derecesi, tuzlanıp tuzlanmadığı, tuzlanıyorsa ne şekilde ve hangi mevsimde tuzlandığı tazesi ve tuzlanmış olanının ecnebi memleketlere gönderilip gönderilmediği, kurutulan veya dumanlanan balıkların nasıl işlendikleri ve mevsimleriyle kıymet ve lezzeti yumurta ve havyarların imal şekli ve korunması, sonuç olarak bütün balıkların gerek hayat gerek avlanma ve ticaret şekilleri noktasından geçerli olan muamele ve faydalı malumat toplanmış ve kaydedilmiştir. ” Kitabın bu sayfalarını okurken hüzün veren bir gerçekle karşılaşıyoruz. Deveciyan’ın tanıttığı pek çok balık artık yok. “Ağ ve dalyanlara çok zarar veren” ayıbalığı veya foka, Boğaziçi’ndeki kayıkhanelere yuva yapan ve yanlışlıkla kunduz adı verilen susamuruna da rastlanmıyor. O günlerde kürkü ABD’ye ve İngiltere’ye ihraç ediliyormuş. Kısaca kitap bu yanıyla yüzyıl içerisinde balık türleri açısından ne kadar yoksullaştığımızı da gösteren bir belge.
Tek tek balıklan tanıtan yazar, kitabının izleyen bölümünü “av araç ve malzemelerine” ayırmış. Şöyle yazıyor: “Av alet ve edevatı bahsine gelince: Eskiden beri Osmanlı balıkçılığında kullanılagelen bilcümle ağlarla, olta, çapari ve paraketeler teker teker tarif ve ehemmiyetli olanların şekil de ayrıca verildiği gibi kıymeti teşkil edilmesi, büyüklüğü ve bunların ne cins balıkların avlanmasına ve hangi mevsime mahsus bulunduğu, yani her aletin imal ve kullanma şekli hakkında mükemmel tafsilat verilmiştir.
Av aletleri teferruatından bulunan çeşitli iğne ve zokaların ağırlık ve çeşitli şekilleri gösterilmekle beraber gerek bunlara gerek olta için kullanılan kıl ve misina ile tabii ve suni balık yemlerine ait faydalı açıklama ve malumat da verilmiştir.” Balık avında önemli bir yeri olan dalyanları, gidip kuruldukları yerlerde bizzat incelediğini belirten yazar, çizimlerle birlikte bunların çeşitli türleri hakkında bilgiler veriyor.
Çalışmanın eklerinde balıkçılıkla ilgili kararnameler, istatistikî bilgiler ve Türkçe, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Latince, Almanca, Rusça balık adlarından oluşan bir sözlük yer alıyor. Eserinin önsözünde, bu alanda bir sözlük bulunmadığını belirten yazarın, bu eksikliği telafi edebilmek için böylesi bir girişimde bulunduğunu görüyoruz. Karekin Deveciyan, bazı yazarlara göre 1868, bazılarına göre ise 1867 yılında Harput’ta doğmuş.
Ortaöğreniminin ardından 1891 yılında Duyün-ı Umumiye İdaresi’nde çalışmaya başlamış. Burada çeşitli bölge müdürlüklerinde çalıştıktan sonra, 1910 yılında İstanbul Balıkhanesi, Merkez Müdürlüğüne, 1917 yılında Balık İşleri Başmüfettişliğine, 1922 yılında ise Balıkçılık Baş komiserliğine atanmış. 1927’de buradan emekli olmuş. Çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazan ve çeviriler yapan Karekin Deveciyan, 1964 yılında ise vefat etmiş. Kitabın çevirmeni Erol Üyepazarcı, Avrupa bilim çevrelerinin kitabı ilgi ile karşıladıklarını belirtiyor ve kitabın İtalyancaya da çevrildiğini ifade ediyor.