Kevork Pamukciyan, Ermeni kaynaklarından yararlanarak yaptığı araştırmalarla Ermeni ve Türk tarihçiliğine önemli katkılarda bulunmuş bir aydın, ayrıca bir İstanbul Efendisi… Pamukciyan’ın Türkçe makalelerinden oluşan dört cilt, Aras Yayıncılık tarafından yayımlandı. Biz de Pamukciyan’ın kitaplarını yayına hazırlayan Aras Yayıncılık editörü Osman Köker ile bu kitaplar, Pamukciyan, Ermeni tarihi ve edebiyatı üzerine söyleştik…
Kevork Pamukciyan’ın makaleleri “Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar” başlığı altında yayımlandı. Kitapların baskıya hazırlanış serüvenini anlatabilir misiniz?
Kevork Pamukciyan’ın Türkçe makalelerinin derlenmesi uzun süredir gündemdeydi. Aras Yayıncılık, vefat etmeden bir yıl kadar önce, 1995’te, yazarla ilişkiye geçerek yayın iznini ve makalelerin bir listesini almıştı.
Pamukciyan’ın son 12 yılda düzenli olarak yazdığı ‘Tarih ve Toplum’ dergisi, ölümünün birinci yıldönümünde yayımladığı dosyada, yazarın bütün makalelerinin yayına hazırlanmakta olduğunu ve İletişim Yayınları’ndan iki cilt halinde çıkacağını duyurdu. Ancak her iki proje de zamanında gerçekleşemedi.
Bir yıl kadar önce Aras’ta bu projeyi yeniden canlandırdığımızda, asıl zorluğun, bu makalelerin nasıl bir araya getirileceğinde olduğunu fark ettim. Birbirinden çok farklı konularda 1956’dan itibaren 28 süreli yayın ve kitapta yayınlanmış 130 makaleyle, 1950’den itibaren 4 ansiklopedide yayınlanmış 370 yazıydı söz konusu olan.
Bu makaleleri bulmak kolay oldu mu?
Elimizde yazarı tarafından hazırlanmış “Kevork Pamukciyan’ın Tarih ve Toplum Dışında Yayınlanmış Türkçe Makaleleri” başlıklı 45 makaleden oluşan bir liste vardı. 65 makale de ‘Tarih ve Toplum’dan çıktı. Bazı makalelerinin varlığını başka makalelerinin satır aralarında yaptığı göndermelerle tespit edebildik.
Ciltlerin içerikleri nelerden oluşuyor?
‘İstanbul Yazıları’ başlığını verdiğimiz ilk cilde İstanbul üzerine yazılarını aldık: İstanbul’un tarihi, İstanbul’da Ermeniler, İstanbul’u yazan Ermeni tarihçiler, İstanbul’un depremleri, sel baskınları, Ermeni mektepleri, kilise ve manastırları, mezarlıkları vb.
‘Ermeni Harfli Türkçe Metinler’ başlıklı ikinci ciltte, Ermeni alfabesiyle Türkçe olarak kaleme alınmış destanlar, yazmalar, dergi ve gazeteler hakkındaki makaleler yer alıyor. Türkçe’nin yazımında bir dönem Ermeni alfabesinin de kullanıldığı, Pamukciyan’dan önce çok bilinen bir konu değildi. Hâlbuki önemli bir kısmı 19. Yüzyıl’da olmak üzere, bu şekilde bini aşkın kitap basılmış, onlarca gazete, mecmua neşredilmiş.
‘Zamanlar, Mekânlar, İnsanlar’ başlıklı üçüncü ciltte yer alan yazılar arasında en büyük yeri, tanınmış Ermeni şahsiyetlerin biyografileri ve önde gelen Ermeni ailelerinin tarihçeleri tutuyor. Erzincan, Osmaniye, İzmir ve Bursa gibi yerlerin tarihine ilişkin, Ermeni kaynaklarından hazırlanmış yazılar Ermeni tarihçilerin Osmanlı tarihi hakkındaki eserlerini tanıtan makaleler ve Fatih Sultan Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman, Enver Paşa, Mustafa Kemal Atatürk gibi Türk hükümdarlar ve devlet adamları hakkında, özellikle bunların Ermenilerle ilişkisi çerçevesinde kaleme alınmış yazılar da bu ciltte yer aldı.
Pamukciyan’ın Ermeni şahıslar hakkında çeşitli ansiklopedilere yazdığı biyografileri ise ‘Biyografileriyle Ermeniler’ başlıklı dördüncü ciltte topladık. Sonuç olarak, yaklaşık 2 bin 500 kişi hakkında biyografik bilgi içeren, bir bakıma “Türkiye Ermenileri Tarihinde Kim Kimdir?” kitabı olarak da nitelenebilecek bir kitap ortaya çıktı.
Biraz da Pamukciyan’ın kendisinden söz edelim. Ermeni tarihçiliği içinde, Pamukciyan’ın rolü nedir?
Sadece Ermeniler üzerine değil, Osmanlı, özellikle de İstanbul tarihi üzerine eserler bırakmış birçok Ermeni tarihçi var. Eremya Çelebi Kömürciyan, Gugas İnciciyan, Kapriyel Ayvazovski, Aknerli Krikos, Urfalı Matteos, Polonyalı Simeon, Minas Pıjişkyan vb… Bir kısmı aslında tarihçiden ziyade vakanüvis ya da seyahatname yazarı olan bu kişileri daha çok Hrand DerAndreasyan’ın çevirileriyle tanıdık. Pamukciyan’ın bu tarihçilerden farklılığı, sadece çağdaşlığı değil, Türklere yönelik yazılar yazması yani hem Türkçe hem de Türk okur ve yayıncısının talep ettiği konularda yazıyordu.
Bu yönüyle Pamukciyan’ın misyonu, Ermenileri, Ermeni tarihini, Ermeni kaynaklarından yararlanarak Türklerin tarihini ya da ortak tarihimizi Türklere aktarmasında…
Ermeni kaynaklarının önemi nedir?
Ermeni kaynaklarına hâkimiyetin, tarihçiliğimize çok anlam katacağını düşünüyorum. Bir örnek vermek gerekirse -çok kabaca rakamlar veriyorum-, yüz yıl önce birçok şehrin nüfusunun ortalama üçte biri gayrimüslimlerden, özellikle de Ermenilerden oluşuyor. Son yıllarda kent tarihçiliği, yerel tarihçilik revaçta. Bu araştırmalarda Ermeni kaynaklarını kullanmadığınızda, şehrin diyelim ki üçte birinin tarihine, peşinen hiç girmemiş oluyorsunuz. Pamukciyan bu kaynakların Türkçe’ye kazandırılması konusunda sistemli bir faaliyet yürütmüş değil. Ama araştırmalarında bu kaynakları kullandığı ya da bazılarından pasajlar çevirerek aktardığı için, en azından bu kaynakların kıymeti konusunda bize bilgi veriyor.
Bu topraklarda Türk milliyetçiliğinin yoğun yaşandığı yıllardan başlayarak, Ermenilerin edebiyatını, birikimini, katkılarını yok sayan bir tavır var. Pamukciyan bu tavra karşı ‘bağıran’ bir üslup kullanmıyor. “Ermeniler bunu yaptı, bunu yazdı” diye bağırmıyor. Tam tersine, Türk ya da Ermeni ayrımı kabul etmeyen, yazdıklarının altını çok çizmeyen, bu tarihe başka bir gözle bakan bir tavrı var diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Ben bu ‘yok sayma’ tavrının önemli bir kısmının -belki fazla iyimser gelecek ama- cahillikten kaynaklandığını düşünüyorum. Sadece sıradan insanlar değil, tarihçiler de bir anlamda cahil.
Diyelim ki, Kayseri üzerine araştırma yapan bir tarihçi o kentin bir de Ermeni geçmişi olduğunun farkında. Ama yazılarında bunu işleyemiyor, çünkü kendisi de bilmiyor. Bir kısım köylerin isimlerinin eskiden Ermenice olduğunu ya da 1915 sonrasında oralara Ermeniler yerine başkalarının yerleştiğinin farkında… Ama hangi köyde ne vardı, ekonomisi neydi, sosyal hayat nasıldı bütün bunların bilgisine bütünlüklü olarak sahip değil.
Pamukciyan yüksek sesle ya da iddialı bir üslupla değil ama hiçbir ayrıntıyı da kaçırmadan, not eder gibi bir üslupla, aslında bu topraklarda bir zamanlar Ermenilerin de yaşadığını, tarih boyunca görülen ilerlemeye onların da katkısının bulunduğunu kanıtlarıyla aktarıyor. Pamukciyan’ın Ermeni mimarlar hakkında yazdıklarını bir araya getirdiğinizde, İstanbul mimarisine Ermenilerin ne kadar büyük katkısı olduğunu görüyorsunuz. Bunun kavga eden bir üslupla aktarılması gerekmiyor. Pamukciyan’ın yazılarında o anlamda milliyetçiliğe karşı doğrudan bir politik duruş var diyebilirim. Yazılar politik değil ama sonuçları politik…