Kirkor Babasını Seviyor…

Kirkor Babasını Seviyor…
Bugün Gazetesi
Adnan Satıcı
02.02.1997

Rastlantı güzeldir hiç aklımızda yokken eski bir dostla karşılaşmak, bir tanışınızın yanında oturan yeni bir insan tanımak gibi… Kirkor Ceyhan’la da böyle güzel bir rastlantı sonucu tanıştım. Daha birkaç yıl öncesine kadar (şakayla karışık) “Türkiye’nin en kıdemli doçenti” unvanını taşıyan sevgi adamı Osman Gürel’in Mülkiyelilerde oturduğu masada oturuyordu. Masaya çöker çökmez, gözüm ilk ona ilişti. Alabildiğine şık bir kapağı vardı: Bordo zeminin üzerinde toraman bir çocuğun siyah beyaz fotoğrafı fotoğrafın üzerinde dünyanın dört bir yanından gönderilmiş mektuplardan alınmış damgalı pullar… Adı mı? Adı: “Seferberlik Türküleriyle Büyüdüm”.

 

Kitabın arka kapağında Kirkor’un güzel yüzü:

Kara gözlerindeki gençlere özgü parıltıya karşın yaşlı sayılır. Biraz da yorgun galiba, fakat kesinlikle özlem taşıyor bakışlarından. Uzun uzun yüzüne baktım. Tanıdık gibi geldi bana. Ya da birilerine benzettim. Dalmışım. Osman Gürel Hocam, “Sana armağanım olsun” dedi. Hayır demedim. İçini şöyle bir karıştırıp, kapağında bir süre daha göz gezdirdikten sonra, masadakilerin “Evde okursun” uyarısıyla cebime koydum.

 

Eve döndüğümde saat epey ilerlemişti ve ben, sabahleyin erkenden işe gitmek zorundaydım. Uyumak istedim. Olmadı. Kirkor’un kitap kapağındaki hüzünlü gülümseyişi gözlerimin önünden gitmiyordu. Gözlerimi açtım. Yine aynı yüzün gölgeli silueti odamın karanlığında. Fark etmiyordu. Yeniden yumdum gözlerimi. Bu kez, duygulu bir ses adımı ünlemeye başlamıştı. Önce duymazlıktan geldim. Sağa döndüm, sola döndüm, aynı ses. Başımı yastığa gömdüm, parmaklarımla kulaklarımı tıkadım, aynı ses… Portmantoda asılı duran kabanımın cebinden geliyordu. Susmayacaktı anlaşılan. “Bu dünyada rahat yok bana!” dedim, annemin sesini yansılayarak. Doğruldum, çıktım yataktan.

 

Buğusu tüten koyu bir kahvenin yoldaşlığında, başladım Kirkor’la söyleşmeye. Neler anlatmıyordu ki… Sivas Zara’da doğmuş. Tevellüd epey eski 1930’lar falan. Babası, “Varjabed” (öğretmen) Simon öğretmenlik yaptığı Ermeni okulu kapatıldığı için inşaat ustalığı yapıyor. Müslüman ahalinin gözbebeği “Sığı Usta” diyorlar ona. İş ahlakı tastamam yaptığı evler dillere destan. Güngörmüş, gözü doymuş, rind ve kalender bir adam. Kirkor babasını seviyor…

 

Anasının adını şimdi hatırlamıyorum. Kirkor, “Mayrig” diye sesleniyor ona. Çilekeş mi çilekeş bir kadın. Tezgâhın başında, günler geceler boyunca seferberlik türküleriyle ilmeklediği kilimler dokuyor. Kara kuru bir kadın. Evin yükü omuzlarında. Kocasının vurdumduymazlığından şekvacı. Ermeni güzeli üç kız annesi, bir de haylaz Kirkor’un. Bulup buluşturup doyuruyor karınlarını. Sevgisi gani öfkesi de. İşi gücü yaramazlık olan Kirkor’un kaba yerlerini çimdikleyip morartmaktan geri durmuyor. Çoğumuzun annesi gibi bir anne işte. Dedim ya yıl 1933 falan. Zara, küçük bir Anadolu kasabası. Yoksulluk diz boyu ama Kirkor’a soracak olursanız, o zamanlarda bile Zara insanının “saray terbiyesi” var. Kirkor Zara’yla gurur duyuyor. Çıkarıp eski fotoğraflar gösteriyor bana:

Zara’da Cumhuriyet Bayramı arifesi kaymakam, yapılan hazırlıkları gözden geçiriyor… Zara Halkevi Cumhuriyet balosunda şık giyimli kadınlar, erkekler, çocuklar… Gazi ilkokulu: Alçakgönüllü bir Ermeni mimarisi orta şiddetli bir depremle yarı yarıya yıkılmış… Kirkor, aslında yıkılmazdı diyor. O depremde, çok daha dayanıksız evlere bir şeycik olmamışmış gel gör ki, okulu yapan usta, emeğini fay hattı üzerine yığdığını nereden bilsinmiş…

 

Kirkor, işte o ilkokula gitmiş. Hem de kayıtsız kuyutsuz. Yalın ayak, baş çıplak. Defter kitap hak getire. Kimseye sormadan, gidip “collikler” (kılıksız ve tembeller) sırasına kurulmuş. Kâşif öğretmen yoklama yapınca durum anlaşılmış. Davetsiz misafiri kolundan tuttuğu gibi dışarı atmış. Ama bizimkine de “Kirkor” demişler var mı öyle kolayından teslim olmak! Her sabah, hiçbir şey olmamış gibi, yine sınıfta soluğu almış.

 

Sonra ne mi olmuş? Nerden bileyim. Zahmet ediverip gerisini de siz okuyun. Hem, daha neler var, neler var Orhan Kemal tadındaki bu uzun hikayede: Kirkor’un “gayde”siyle söylediği türküler şeytan Hafız’ın “mıhlama” yerken Kirkor’a oynadığı oyun Gözel’in başını “övendire” ile yaran Ermeni’yi dağlardan aşırıp, Talat Paşa’nın zaptiyelerinin elinden kurtarması Mazin Ahmet ile oğlu Koç’un yiğitlikleri ve daha bir sürü gerçek hayat hikayesi… Beni uykusuz bıraktığına yanmıyorum. Tanıyın tanıyınca siz de seveceksiniz bizim Kirkor’u.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.