Aras Yayıncılık, “Adım Agop Memleketim Tokat” ile Anadolu Ermenileri’nin yaşantısına tanıklık eden kitaplarına bir yenisini daha ekledi. Bugün Kanada’da yaşayan Tokatlı yazar Agop Arslanyan, her satırı doğduğu kente duyduğu özlemle yoğrulmuş bu kitapta, okuru yüzyıl başından 1950’li yıllara dek heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor.
Zaman zaman memleketi Tokat’a yaptığı gecikmiş ziyaretten kalan komik diyaloglar, zaman zaman da çocukluğundan hatıralarla süslenen kitapta sayfaları bölen türküler okuyucuyu yakın tarihte biraz hüzünlü biraz da eğlenceli bir yolculuğa çıkarıyor.
Artık haklarında çok az şey bilinse de 20. yüzyıl başlarında Tokat ve civarında yaklaşık yirmi beş bin Ermeni yaşıyordu. Genellikle zanaat ve tarımla uğraşan bu insanlar, bölgenin sosyal ve ticari hayatına önemli katkılarda bulunuyor, Türkler, Kürtler, Aleviler, Yahudiler, Rumlar ve Çerkezlerle iç içe yaşıyorlardı.
Agop Arslanyan 1934’te doğduğunda, 1915’te yaşananlardan sonra yörenin Ermeni ahalisinin nüfusu büyük ölçüde azalmış, okulları, kiliseleri kapanmış, o canlı sosyal yaşantıdan geriye soluk bir hayalden ve yaşama tutunmaya yarayan geleneklerden başka pek bir şey kalmamıştı. Arslanyan daha on iki yaşında ailesini ardında bırakarak, okumak için memleketi Tokat’tan ayrılıp pek çokları gibi İstanbul’a göçse de, yüreğinde doğduğu kente olan özlem hiç dinmedi. Tokat Ermenilerinin bu son temsilcilerinin yaşantısı, komşularıyla olan ilişkileri, siyasi gelişmelerin gölgesinde hissettikleri, korkuları, sevinçleri, tadına doyum olmaz yiyecekleri, müzikleri, eğlenceleri, piknikleri, zanaatları, hep canlı, renkli, duygulu ayrıntılar olarak belleğinin bir köşesinde işli kaldı.
“Adım Agop Memleketim Tokat” bu anıların, özlemin, zamana ve unutulmaya karşı koyma, bugün artık yok olmuş farklı bir zaman dilimini kaydetme arzusunun dışavurumu. Yüzyıl ortalarında bir Anadolu şehrinin hüzünlü, içten, sıcak, samımı hikâyesini anlatan bu kitap, büyük diplomatik-politik çekişmelerden uzak, basit halk kitlelerinin yaşantısıyla örülmüş. Bu da yöresel tarihe farklı bir bakış açısı sunuyor okuyucuya. Kitabın sonunda yer alan mini Tokat haritası sayesinde ise kitabı okurken yazarın hikâyesini sokak sokak ev ev takip edebiliyorsunuz.
Bu özelliğiyle şu sıralar artan siyasi ve politik içerikli didaktik kitaplar arasından sıyrılan Agop Arslanyan’ın yazılarında kullandığı Tokat lehçesi de korunarak kitaba aktarılmış.
Tanıklıklar dizisindeki ikinci kitabını yayımlayan Aras Yayıncılık’ın yolu daha çok uzun. İstanbul ve Dünya Ermenileri halen keşfedilmeyi bekleyen kim bilir daha ne tanıklıklarla dolu…
Tokat’tan eğitim alma umuduyla ayrılan Arslanyan’ın amcaoğlu Istepan ile kitabın ilk bölümünde aralarında geçen kısa konuşma, ne çok şey anlatıyor aslında…
“Bir tek sen kalmışsın emmioğlu
“Bir Allah, bir ben ” “Peki eş dost, yar yaran!”
“Bağım bahçem var.”
Amcamın bağlamasını gösterdi:
“Benim her şeyim budur emmioğlu”
‘İstanbul’a gel desem gelmez misin?”
“Eğer başın darda ise gelem, kurban olam; yoksa… ”
Emmimin bağlamasını gösterdi:
“O ve ben burada biteceğiz. Burada doğdum burada öleceğim.”