Özgürlük İki Adım Ötede Değil

Özgürlük İki Adım Ötede Değil
Rahim Gür
01.10.1999

Okumak ayrı bir hastalık.

 

Öykü okursunuz burnunuzda buram buram şiir tüter. Sokaklarda gezersiniz, gözünüz kitapçı vitrinlerinde. Cebinizde kriz akrebi. Sarhoş gibisiniz sözün özü.

 

Kapağa bakıyorum, çocuğunuzun gizini tam bilmediği Kız Kulesi ardında sisli düşler içinde aile fotoğrafı. Aram Pehlivanyan-Şiirler ve biyografisi. Duymamıştım adını. Neyi doğru-dürüst duyurdular ki, şu benim yasaklı, örflü, örfili, sıkıyönetimli ülkemde.

 

Oysa ki, Aram Pehlivanyan (A. Savarş) Üsküdar doğumlu. Hukuk okumuş, tutuklanmış, gazete-dergi çıkarmış, yasaklanmış, yedek subaylık verilmemiş. Avrupa’da yaşamış, göçmenliğe dayanamamış altmış iki yaşında Berlin’de ölmüş.

 

Nazım Hikmet’le sanat siyaset, yaşama biçimi ile çoğu yönden benzer olan iki arkadaşlar… Aram, daha sonra edebiyata küser, politika ağırlıklı yaşar. Keşke küsmeseydi. Ne büyük şiir kaynağının kuruduğunu gördükçe yüreğime kan damladı.

 

Şiirler “Kentin Günlüğünden” adıyla 1949 yılında basılmış. Daha sonrakilerle elli yıl sonra yeniden bizi buldu.

 

Kişilik olarak tutarlı, inançlarına yaşamı pahasına bağlı, dostlarına vefalı, kişiliğine gölge düşürmeyen duygu yüklü aydın. Kitapta gezinirsek;

İkinci Dünya Savaşı, göçler, mültecilik, sosyalizm, faşizm, sıkıntılar insanı mutsuz eder. Duygu hamuru ile yoğrulan düşünceler tadına doyulmaz şiirler çıkarır ortaya

“Biliyor musun, bu özgürlükle Sabahattin / sınırları genişler ancak hapishanelerin/ biliyorsun, özgürlüğümüz orada değil/ hücrelerimizin kilidinden/ iki adım ötede değil” (y.72)

 

“Akşamleyin” (y.13). / Şimdi uzaklarda… ‘(y.l7). Ve selam olsun… (y.21). İlk yılların dikkat çekenleri Toplumsal Sorumluluğu anlatır:

“Denmesin ama/ hepimiz eriyip yok olacağız toprakta.! bilmiyordu nasıl yaşanır/ yarınki ekmeğin kaygısını duymadan” (y.24)

 

Pehlivanyan’ın yaşamında gurbet, göçmenlik zehir zakkum tortudur; ama güçlü bir tortu.

 

“Yalnızım/ Bir manastır gibi yalnız ve günahkâr/ ıssız bir telgraf gibi başında dağın/ bugün/ dünyaların, kentlerin sonsuz gürültüsü içinde/ yalnızım/ yalnız ve güçlü” (y.26).

Şiirlerimizin yoğun duygu dalgalanmaları, yüreğin patlama noktasındaki burkuntusu dersek;

“Her akşam/ ışıklar yüzerken/ gümüş/ aynasında/ yorgun suların/ süzülür gökyüzünde/ sonu gelmez/ çelik kanatları/ dipdiri/ türkülerimizin” (y.33)

 

Kesinlikle inandığı bir tek şey vardı. Bütün hatalarına ve yeniliğine karşın sosyalizmin gelecek teki kesin zaferi. “Türkü”de anlatır.

 

“Merdivenleri çıkıyorum/ dik ve sonu gelmez merdivenleri/ O yol güneşe götürecek bizleri”

 

(y.34) Emeğin gücü karşısında hiç bir güç tanımaz. Bütün kapitaline karşın kapitalizm çürüyecektir.

 

“Ve gürül gürül emek türküleri salınır/ ve dumanın ardından/ gür bir orman gibi/ şenlik türküleri yükselir gökyüzüne” (y.36)

 

Anadolu Anadolu olalı kaçgunsuz, sürgünsüz, göçsüz yaşadı mı ki?

 

“Kitabımı açtım/ sıradağlar hörgüç hörgüç/ ağır bir kervan/ ya da köpüklü dalgalar sürüsü/ ufuktan ufuğa/ başıboş göçte/ ve hasret karşımda” (y.38)

 

1945, geçtiğimiz yüzyılın altın rakamlarıdır. Savaşın korkunçluğu anlaşılmış ve barışın önemi iyice kavranmıştı. Ama barışın yıldızlı olmayan yüzünü Pehlivanyan’dan daha ayrıntılı gören oldu mu?

 

“Eğer yine/ diğer binlercesi gibi/ gagandaki zeytin dalın/ bir tuzaksa/ geleceğin katliamlarına/ yazıklar olsun uğruna heba olan umutlar” (y.42)

 

Aram Pehlivanyan, 13 Aralık 1979’da Berlin’de öldü. Ölünceye kadar masasında Kızkulesi’nin ve Nazım’ın fotoğrafını, radyodan Türkçe yayınını eksik etmedi. Prestroyoka, Glasnostla, onuru kırılan kendisi gibi inanmış, halkların ezikliğini yaşamadan, şiirlerine ve yaşamına leke getirmeden, sanata küserek politikasını yücelterek onur anıtı oldu yurduna.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.