Helvacı Öğretmen

Helvacı Öğretmen
Radikal Gazetesi
Erkan Goloğlu
21.02.2008

Şaşırmak başka bir duygudur, utanmak başka bir duygu.

 

Milli Eğitim Bakanlığı, ‘Sarı Gelin’ belgeselini tarih öğretmenlerine dağıttığını açıklamış. Daha doğrusu, “Beni yanlış anladınız, öğrencilere izletmedim, öğretmenlere bunu, hizmet içi eğitimde materyal olarak kullansın diye verdim” demiş.

 

‘Sarı Gelin,’ basından okuduğum kadarıyla, “Ermeni soykırımı iddialarına karşı Türk tezini savunan ve Ermeni çetelerinin Türk köylerini yaktığını, insanları öldürdüğünü” anlatıyor. Öğretmenler, boş zamanlarında play station oynadıkları için, ellerine böyle bir materyal vermek iyi olmuş. İnsanın aklına haliyle, ‘Acaba kullanma kılavuzu da vermişler mi’ diye bir soru da geliyor ama Kayseri’de Hitler helvası dağıtan öğretmenlerin, böyle bir kılavuza ihtiyaçları olmadığı anlaşılıyor.

 

Devlet yönetmek ciddiyet istediğinden, bakanlık bürokrasinin gelişkin mizah duygusuna rağmen, bu açıklamayı büyük bir vakar ve ciddiyetle yaptığını, dahası bizi de inandırmak gibi bir gayret içinde olduğunu anlıyorum. Anlıyor olmam, benim bazı konulardaki matlığımla da ilgili olabilir, bilemiyorum.

 

Öğrencilere seyrettirildiği gün gibi aşikâr bir belgeselin Bakanlık eliyle dağıtıldığı bir ‘maarif’ yönetimi yanında, Saatli Maarif Takvimi’nden büyüm maarifçi olamaz.

 

Saatli Maarif Takvimi bile, öğretmenlere dağıtıldığı için öğrencilerin seyretmesinin yasak olduğunu bize yutturmaya çalışan ‘Maarif Vekâleti’nden daha samimi, daha inandırıcıdır. Saatli Maarif Takvimi, ‘Hitler hakkını helal etmez’ diye helva karan öğretmenlerden kuşkunuz olmasın, daha komiktir. Komiklikle sırtarmak arasındaki farkı, sözlüğe bakmanıza gerek, kalmadan çıkarabilirsiniz. Saatli Maarif Takvimi hikâyelidir, mânilidir. Bakmayın siz her ikisindeki ‘a’ ve ‘i’ harflerinin uzun okunmasına, helvacı öğretmenler, geleceğimize mânidir.

 

Takvimdeki mizahı basit bulabilirsiniz. Basitliği, saflığından; dahası çaresizliğindendir, bayalığından değil.

 

Hatta ‘bugün doğan’ evladımıza ad koymaya cesaret edebilecek kadar masumdur, hiç olmazsa. Masumiyetle cesaretin birbirine en yakın olduğu bir ‘Eski Zaman Fotoğrafı’dır. Rüya tabiri yapar, ‘tarihte bugün neler oldu’ğunu bildiği için belki öldüğü günü de bilir, ama Hitler’i rüyasına bile sokamayacak kadar ayıktır.

 

İşin kötüsü, bazen fazla ayık olduğundan, mesela 24 Nisan yaprağından tarihi öğrenemezsiniz. O gün hava durumunu söyler, kocakarı soğuklarından bahseder, pişireceğiniz yemeği önerir ama tarih öğretmeni değildir.

 

Bazı tarih öğretmenleri ‘Sarı Gelin’ belgeselini, Milli Güvenlik hocası ilçe jandarma komutanının yoklama yaptığı toplu gösterimle seyrederler. Harp Okulu’ndan mezun olduğu gün kendini Genelkurmay Başkanı zanneden teğmen, ilk kurasını çektiği gün kendisini Yargıtay Başkanı gören hâkim gibi, her tarih öğretmeninden bir Yusuf Halaçoğlu imal etmek, böyle bir ayini gerektirir.

 

Saatli Maarif Takvimi yalan söylese bile, buruşturup atarsınız. Yalan da söyler zaten. Helvacı öğretmenler öyle buruşmuştur ki, ne yırtabilirsiniz, ne de onları açacak bir ütü bulabilirsiniz.

 

Yanlış anlamayın, Saatli Maarif Takvimi övmek için buraya gelmedim. Gündüz Vassaf’ın 29 Mayıs 2005 tarihli Radikal’deki yazısını bulun okuyun, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Erkan Goloğlu arşivcidir. Gündüz beyin Saatli Maarif Takvimi’nde neyi ibret verici bulduğunu göreceksiniz.

 

Eski sistemi severim, hâlâ sevdiğim yazıları kesip dosya kâğıdına yapıştırarak dosyalarım. Gündüz bey o yazıda diyor ki; “Takvimin, kimi ülkelerin hızlı siyaset yapan parlamentolarının Ermeni soykırım günü ilan ettiği 24 Nisan’dan, bu nedenle söz etmesini, ne kimse bekler ne de kullanılmadı diye itiraz eder. Ama, karşılıklı iddialara göre, Müslüman ve Hıristiyan, Ermeni ve Türk, bir milyonu aşkın insanın ölümünün ve daha çoğunun da felaketinin simgesi olan bu günden, Takvim’de tek bir kelimeyle söz edilmemesi ibret verici.” Kimsenin beklemediği, hatta itiraz etmediği şeyle, ‘tek kelimeyle söz edilmeyen’ şey arasındaki fark, aynı şekilde okunan ‘mâni’nin hayatımızda yarattığı farktır.
İlki şaşırtır, ikincisi utandırır.
Saatli Maarif Takvimi’yle Maarif Vekâleti gibi.
Saatli Maarif Takvimi’yle, helvacı öğretmenler gibi.
Kızgınlıktan değil, utanmaktan söz ediyorum.
‘Çadır altı minare’ diye başlayan türkü, Antep türküsüdür. Zehra Bilir, bu türküyü lokum gibi söyler. “Helvacı helva/ Şeker lokumlu helva/ kendir tohumlu helva.”

 

Bunu dinleyince hasretinden gözleri dolan Antepli Ermenilerden hayatta kalan var mıdır? Vardır mutlaka.

 

Kars’ta bir söyleşide, tarifini, annesinin Çorlu’daki Müslüman Türk komşusundan öğrendiği helvayı ortak ölülerimiz için yapan Takuhi Tovmasyan’ı, yakın bir dostum anlatmıştı. O helvayı Hitler’in ruhu için dağıtan öğretmenlerden bana yansıyan duygu, kızgınlık değil. Anlatabiliyor muyum?

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.