270,00 ₺
Etiket Fiyatı: 360,00 ₺
Ermenicede Amida ya da Dikranagerd, Kürtçede Amed diye anılan Diyarbakır şehrinin sofra kültürü, asırlardır bu yörede yaşayan halkların birlikte var ettiği ortak bir değerdir. Diyarbakır’da doğup büyüyen, bugün artık İstanbul’da yaşasa da memleketini daima içinde taşıyan Silva Özyerli, Diyarbakır yemekleri hakkında uzun yıllara dayanan araştırma, keşif, deneme ve üretimlerinin meyvesi olan Amida’nın Sofrası’nda, tüm birikimini alanının en özgün kitaplarından birini ortaya koyarak sunuyor dikkatimize. Özyerli, kendi yaşamından, aile geçmişinden, eski kuşak Diyarbakırlılarla yaptığı görüşmelerden, yazılı kaynaklardan yaptığı araştırmalardan yararlanarak, bugün bazıları yaygın olarak bilinse de önemli kısmı yok olmaya yüz tutmuş veya değişip dönüşmüş, bir kısmı ise tamamen unutulmuş yemekleri eskiden pişirildikleri halleriyle gün yüzüne çıkarıyor. Yazarın aile tarihinde iz bırakmış acı tatlı olaylarla harmanlayarak geliştirdiği anlatım tarzı, Amida’nın Sofrası’nı pek çok yerde öyküye, edebiyata yaklaştırıyor ve damakta doyumsuz bir tat bırakıyor. Özyerli’nin ilmek ilmek ördüğü anlatı, Diyarbakır ve çevresinin son yüz küsur yıllık tarihine alternatif bir bakışın taşıdığı imkânlara da işaret ediyor ve bu yönüyle “Yemekli Diyarbakır Tarihi” üst başlığını da sonuna kadar hak ediyor. Erkin Ön’ün fotoğraflarıyla zenginleşen Amida’nın Sofrası, bir kültür hazinesi.
İlkbaharda şayet ‘şa’ara’ kesilecekse kesilir, yaz sonuna kadar başka kışlık erzak hazırlığı yapılmazdı. Yaz sonu gibi Urfa Kapı’da Ermeni Mezarlığı’nın yanı başında bulunan sebze haline gidilir, bamya, taze fasulye, iri hıyar, dolmalık patlıcan, kabak ve dolmalık biber alınırdı. Her şey kiloylaydı ama kışlık kurutmaya uygun olan Çermik patlıcanı tane hesabıyla satılırdı. Tabii, yemeğe, hatta iyi yemeğe meraklı olan bizimkiler, öyle kolay kolay beğenmezdi. Taze fasulye illa Gezin fasulyesi, bamya Karaz bamyası, salçalık domates Lice-Serde’nin, biber salçası yapılacak biber mutlaka koyu kırmızı ve etli olmalıydı.
Sebze haline tek gidişte neredeyse tüm kışlık hazırlıkları karşılayacak miktarda ve çeşitlilikte malzeme alınır, el arabasına yüklenirdi. El arabasının “şoförü” insan kalabalığını yararak yol açmak için arada bir korna niyetine “Sakıııın! Sakıııın!” yani “Çekilin, sakının!” diye seslenirdi. Bütün bu malzemeler evimize, avlumuza indirilirken eve Halil İbrahim bereketi de taşınmış olurdu.
1964’te Diyarbakır’da, kalabalık bir ailede doğdu. Küçük yaşta, okumak üzere İstanbul’a gönderildi. İncirdibi Protestan İlkokulu’nda, Bezciyan Ortaokulu’nda ve ardından döndüğü Diyarbakır’da Kız Meslek Lisesi’nde okudu. 1982’de Diyarbakır’dan temelli ayrılıp İstanbul’a yerleşti. Evli, Nayra ve Arden adında iki çocuğu var. Son yıllarda yemek ve likör üzerine araştırmalar yapıyor. 2019’da yayımlanan Amida’nın Sofrası - Yemekli Diyarbakır Tarihi kitabı büyük beğeni kazandı, Dünya Gazetesi Kitap Dergisi Ödülleri’nde Gastronomi dalında Jüri Özel Ödülü’ne değer görüldü. Yazarın ikinci kitabı Amida’nın Ruhu - Diyarbakır’dan İstanbul’a Likörlü Hayat Mart ayında Aras Yayıncılık tarafından yayımlandı. Halen pek çok etkinlikte konuşmacı ve uzman olarak yer alıyor. Memleketi Diyarbakır’ın sofra kültürüne ait kaybolmuş veya kaybolmakta olan öğeleri keşfedip nisyana karşı durmaya çalışıyor.
K24 Raife Polat 18.07.2024
Aposto Rober Koptaş 22.06.2024
Financial Times Lilah Raptopoulos 27.01.2024
Gazete Duvar Bircan Değirmenci 02.10.2019
Agos Ferda Balancar 03.10.2019
Amerikanın Sesi Mahmut Bozarslan 04.10.2019
Biamag Şeyhmus Diken 21.09.2019
Bianet Esat Ayhan 25.09.2019