Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan Çileli Ağavni, Sivas-Suşehri’ne bağlı Pürk köyünde yaşayan Ağavni Norşen’in yaşamını anlatırken, 1915 Felaketi sırasında binlerce benzeri yaşanan trajik bir hikâyeyi aktarıyor. Pürk’te öğretmenlik yaptığı sırada köyün erkeklerinin tutuklanıp öldürülmeleriyle kocası Avedis’i kaybeden, ardından çıkarıldığı tehcir yürüyüşünde annesini ve kızını yitiren Ağavni’nin, önce Karadaş adındaki bir Kürt köyüne, ardından Zara’ya ve nihayet İstanbul’a uzanan serüvenini, torunu Hraç Norşen anlatıyor.
Kanın, gözyaşının, tecavüzlerin, katliamların, çilelerin içinden geçip her defasında hayata tutunmayı başaran Ağavni’nin hikâyesi, kurbanların da birer iradesi ve çeşit çeşit direnme yolu olduğunu, tarihi zalimler de yazsa, geleceğe bir şeyler bırakma umudunun küçük insanları hayata bağlayabileceğini anlatıyor.
Yaşadığı bütün acı olaylara karşın, Ağavni de sıkışıp kaldığı çemberden çıkışın yolunu, yaşadıklarını başkalarına anlatmakta bulur. Defterler dolusunca yazdığı hatıralarını, yine bir şiddet olayının gölgesinde, 6-7 Eylül 1955 olaylarının ardından yakmak zorunda kalsa da, torunu Hraç Norşen sayesinde, başından geçenler, yıllar sonra bu kitapla ölümsüzleşir:
“Babaannemin anlattıklarını ilk dinlediğimde küçücük bir çocuktum. Onun hayat hikâyesini, köyü Pürk’ü, ailemin hiç tanımadığım fertlerine dair hatıralarını, her birinin yaşadığı acı olayları, yıllar yılı hiç bıkmadan dinledim. Bu kitabı, yaşadıklarının, çektiği çilelerin bilinmesini, duyulmasını çok isteyen babaanneme olan borcumu ödemek için yazdım.”
Ağavni olduğu yerde donup kaldı. Dipsiz kuyuların en dibinde gibi hissediyordu kendini. Kör ve sağır olmuştu. Yaşıyor muydu, ölmüş müydü, haberi yoktu. Ağlamadı, kendini yerden yere vurmadı, haykırmadı. Saçını başını yolmadı, dövünmedi, ağıt yakmadı. Ayakta, öylece durdu. Boy gözlerle, ifadesiz bir yüzle, ağır ağır sallanarak durdu.
Magar da artık Ağavni’ye bakamıyordu.
“Bir gece hepimizi dışarı çıkardılar. Karanlığın içinde dağ bayır yürütmeye başladılar. Çavuşlardan biri benim çocukluk arkadaşımdı, Hasan. Evlenirken ona yardım etmişliğim vardı. Yanıma yanaşıp sessizce sıranın en sonunda kalmamı söyledi. Dediğini yaptım. O da yanımda yürüdü.”
Heyecandan sesi titriyordu. Sanki o anı yeniden yaşar gibiydi.
“Bir süre sonra bana ‘yavaş yavaş geride kal, sonra da kimselere görünmeden ayrıl, kendini tepelere vur! Can pazarı bu!’ dedi. Söylediklerine inanamadım ama bu fırsatı bana herhalde Allah verdi deyip uygun bir anda bir taşın ardına gizlendim. İyice uzaklaştıklarına emin olunca da tepele doğru kaçıp bir kayanın ardına saklandım. Biraz sonra arka arkaya silahlar patladı. Her şeyi gözlerimle gördüm. Günlerdir saklanıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Sıra köydekilere de gelecek. Kaçıp gitmek, güvenli bir yer bulmak gerek…”
Zaralı Verjin Hosikyan ile Sivas-Suşehri'ne bağlı Pürk (bugün Yeşilyayla) köyünden Suren Norşen'in oğludur. 1935'te Zara'da dünyaya geldi. Çocukluğu boyunca babaannesi Ağavni Norşen'den aile hikâyelerini dinleyerek büyüdü. Demircilik yapan babası, askerliğini tamamladıktan sonra Zara'da iş bulamayınca, aile, bir Alevi köyü olan Becekli'ye yerleşti ve Hraç Norşen'in Gazi İlkokulu'ndaki öğrenimi yarıda kaldı. Becekli'de geçen yılların ardından, Norşen ailesi 1948'de Zara'ya döndü, iki yıl sonra da İstanbul'un yolunu tuttu.
İstanbul'da çinicilikten demirciliğe, tamircilikten şoförlüğe pek çok işte çalıştı. 1961'de Verjin Kapu (Kapuloyan) ile evlendi. 1964'te işçi olarak gittiği Avusturya'da iki erkek çocukları oldu. Tuğlacılık, oto tamirciliği ve satıcılığı gibi işlerle uğraştıktan sonra yirmi bir yıl kamyon şoförlüğü yaptı ve 1996'da emekli oldu. Halen Viyana'da yaşıyor.
2009 yılının ekim ayında, Çileli Ağavni adlı 1915 felaketi sırasında binlerce benzeri yaşanan trajik bir hikâyeyi anlatan kitabı Aras Yayıncılık tarafından yayınlandı.
Evrensel Gazetesi Ragıp Zarakolu 05.01.2010
Milliyet Kitap Karin Karakaşlı 01.12.2009
Taraf Gazetesi Pakize Barışta 08.11.2009