125,00 ₺
Etiket Fiyatı: 250,00 ₺
İhtiyar bir adam, yanında kara köpeğiyle, Ermeniler ve Türklerin bir arada yaşadığı bir köye gelir. Kışları Sivas şehrinde, yazları ise köyde sakin bir hayat süren Galenler ailesi bu durumdan huzursuz olur, zira ihtiyarla aralarında geçmişten kalmış, çözülmemiş bir hesap vardır.
Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte tarih önüne geçilmez bir hızla akmaya başlar. Ermeniler için günbatımı yaklaşırken, Armine ile Civan’ın aşkı henüz şafağını yaşamaktadır. Köylüler, nedenlerini dahi bilmedikleri politik kararlara maruz kalarak yok oluşa doğru yürürken, iki âşık önce hayatta kalmaya, sonra birbirlerine kavuşmaya ahdederek ölüme direnirler.
İlk romanını kaleme alan Murat Ataş, kurgu ile gerçeği, söylence ile sevdayı iç içe geçirdiği Armine Çorak Dağ’ın Sürgünü’nde, dönemin gelişmeleriyle bezediği olay akışını mahir bir şekilde örüyor. Yörenin gelenekleri, Türkler ve Ermeniler arasında komşuluk ilişkileri, gitgide biriken gerginliklerin 1915’te nasıl bir karanlık yarattığı incelikli bir şekilde aktarılırken, yerel bir trajedi, evrensel ölçekte insanlık hallerini yansıtan bir aynaya dönüşüyor. Okur, çocukluktan genç kızlığa ve nihayet yaşlılığa doğru yol alan Armine’nin adımlarını takip ederken, o aynayı kendi kendine de tutuyor kaçınılmaz olarak. Armine Çorak Dağ’ın Sürgünü, bir dönem romanı, ancak salt bir dönemin değil, tüm zamanların insani acılarının romanı.
“Ey Nubar!” dedi Garabed Efendi. “Huzur içinde yat. Genç gittin ama yerinde, yurdunda, toprağında kaldın oğlum. Tanrı’nın sevgili kuluymuşsun. Bugünleri, bu çileleri görmedin…”
Yanına uğrayıp vaziyetini kollayan Ferhat’ın getirdiği suyu içti. “Sağ ol asker ağa,” dedi. “Bu biçareler Derzor’a ulaşamaz oğul. Hastalıktan, açlıktan kırılacaklar.”
“Sadece hastalık, açlık olsa iyi emmi. Askerler anlatıyor, tevatür mü, hakikat mi bilmiyorum. Sivas’ın ötesinde yağmalar, soygunlar oluyormuş. Kaçmaya çalışanlara askerler ateş açmış. Çok ölü varmış. Uzunyayla’da isyana karışanlar kurşuna dizilmiş. Alman kayzeriyle hükümet emretmiş Ermenilerin katlini.”
Garabed Efendi, “İnşallah doğru değildir,” dedi, “Lakin gayrı böyle şeyler olmaz diyemiyorum.”
Kaşıntı artık dayanılmazdı. Garabed Efendi ve Armine de bitlerin hücumuna uğradılar. Armine hem dedesinin hem kendisinin üzerine yapışmış bitleri temizlemeye çalışıyordu. Kadınlar çocuklarının giysilerini çıkarıp çı-tır çıtır bit kırıyordu ama bit dediğin kırılmakla bitmiyordu ki.
1971’de Sivas’ta doğdu. Lise eğitimini Sivas’ta tamamladı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Cumhuriyet gazetesinde editörlük yaptı, dört yıl boyunca yazıişleri müdürlüğü görevini üstlendi. Habertürk gazetesinde editör olarak çalışıyor. Armine Çorak Dağ’ın Sürgünü ilk romanı.
Birgün Mustafa K. Erdemol 10.06.2018
Hürriyet Kitap Sanat Esra Açıkgöz 04.01.2018