20. yüzyılda Ermenice edebiyatın en çok ses getiren, en çok tartışma yaratan romanlarından biri Türkçede. İlk kez 1929’da yayımlanan ve yazarı Şahan Şahnur’un başyapıtı olarak kabul edilen Sessiz Ricat, 1915 sonrasında yeni bir hayata tutunmaya çalışan, Felaket’in hem kurbanı hem tanığı olan kuşağın ıstıraplarına ayna tutuyor. 1920’lerde Paris’e savrulan Ermeni gençlerinden Bedros’un, Fransa’da kullandığı adıyla Pierre’in hikâyesine odaklanan roman, dil ve üsluptaki yenilik arayışı, anlatımı, hareketliliği, erotizmi ve duygusal yoğunluğuyla, nefes nefese okunuyor. Genç yaşta İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalan ve geride bıraktığı hayatı adeta bilinç altına itmeye çalışan Bedros-Pierre’in, âşık olduğu Fransız kadını Nenette’le olan ilişkisini olay örgüsünün merkezine oturtan Sessiz Ricat, geçmiş travmalarla yüzleşmeden yeni bir hayata adım atmanın imkânsızlığını vurgularken, Ermeni kimliğinin kaçınılmaz olarak çözülme yoluna girdiği Batı dünyasında karşı karşıya kaldığı açmazları da gözler önüne seriyor. Sessiz Ricat, bir kuşağın maruz kaldığı ağır darbeleri ele alışındaki çarpıcılıkla, sadece Ermenilerin kimlik sorunları üzerine düşündürmüyor, evrensel boyutta dertleri kurcalayan büyük bir edebiyat eseri halini alıyor. Yaklaşık doksan yıldır okunan ve insanları etkilemeye devam eden Sessiz Ricat, şimdi de Türkçesiyle okurlarını bekliyor.
Ateşli, neşeli Nenette’imsin, benim sıcacık sevgilimsin. Evet şirinsin, iki kavrulmuşsun, mısır buğdayısın. Hayır, seni ilgilendirmez! Mısır buğdayısın, mısır buğdayı… Tercüme etmeyeceğim. Tercüme edemem. Ah, şu an nasıl açıklamamı bekliyorsun! Tamam, peki. Ah, ah burnum! Hop! Ağzımı bırak da konuşayım! Tamam, başlıyorum. Mısır buğdayı, bir yiyecektir ve… Yok, içinden çıkamayacağım. Bizim oralarda, yani İstanbul’da, insanlar uzun kış gecelerinde toplandıklarında, daha çok da küçükleri eğlendirmek için, sobada mısır patlatır ve hep birlikte sıcak sıcak yerler. Hayır, senin bildiğin şekilde değil, yuvarlak, davul gibi, iki yüzüne deri değil de tel gerilmiş tahta bir kap alırlar. İçine mısırı koyarlar ve ateşin üstüne tutarlar. Hayır, bütün mısır değil, taneler halinde. Ateşin üstünde tutarlar. Yok yok, telin delikleri ufacık olur, düşmez… Ateşin üstünde… Hayır, odun kömürü… Sonra da çevirmeye başlarlar. Yok, sapı var, sapından tutarlar, aynen böyle… Bak, bak da öğren!
1903 İstanbul-Üsküdar doğumlu Şahan Şahnur, tıpkı Sessiz Ricat'ın kahramanı Bedros-Pierre gibi 1920'lerin başlarında Paris'e yerleşti. Genç yaşta kaleme aldığı eserlerle, diaspora koşullarında yeniden filiz verme arayışındaki Ermenice edebiyatın en önemli yazarlarından biri haline geldi. Özellikle Sessiz Ricat, olay örgüsü, anlatımı, Ermeni kimliğine yönelik özeleştirileri ve cesaretiyle büyük ilgi gördü. Aras'ın yayın programında yer alan ve bir öykü derlemesi olan ikinci kitabı Haraleznerun Tavacanutyunı 1933'te yayımlandı. 1930'lardan itibaren yirmi yılı aşkın bir süre hastalıklarla boğuşan ve bu dönemin çoğunu yatağa bağlı olarak geçiren Şahnur, yine de edebi çalışmalarını sürdürdü. Uzun bir süre Ermenice eser vermese de, Armen Lubin takma adıyla yazdığı Fransızca kitaplarla da büyük başarı kazandı, Max Jacob Ödülü gibi prestijli armağanlara layık görüldü (1952). 1950'li yıllarda, sağlığının da görece elvermesiyle Ermenice yazmaya yeniden başladı ve sanat, siyaset gibi konularda makaleler kaleme aldı, kitaplar yayımladı. 1974'te Paris'te hayatını kaybetti ve Pere Lachaise Mezarlığı'na gömüldü.
K24 Nazan Maksudyan 15.12.2016
Cumhuriyet Kitap Fatma Özkaya 04.11.2016
Gazete Duvar Süreyyya Evren 03.11.2016
Agos Gazetesi Sevan Değirmenciyan 31.10.2016
CNNTÜRK Serdar Korucu 22.10.2016
Agos Kirk Karin Karakaşlı 07.10.2016
Ermeni Haber Ajansı 04.10.2016
Agos Gazetesi Karin Karakaşlı 30.09.2016